Göğe uzanan taş duvarlar, zamanın sessiz tanığı olmuş, adeta tarihin nabzını taşıyan eserler... Aspendos Antik Tiyatrosu, insan elinin muhteşem birer izi olarak, Serik'in sakin topraklarında eşsiz bir hikayenin sahnesini oluşturur. Bu büyülü yapı, unutulmaz bir aşkın, kararlılığın ve sanatın destanını da barındırır. 12.000 kişilik kapasitesi ile Side’nin 10, Antalya şehir merkezinin ise yaklaşık 50 km ötesinde ziyaretçilerini bekler.
BİR AŞK VE KARARLILIK ÖYKÜSÜ
Aspendos'un surlarının ardında yatan efsaneler, zamanın derinliklerinde kaybolmuş olsa da, bir hikaye daima gönüllerde yaşar. Kralın kızı Belkıs'ın güzelliği, kıtanın dört bir yanından taliplerin akın etmesine sebep olur. Ancak kral kızını sadece zenginlikle değil, kente fayda sağlayacak bir eserle de ödüllendirmek ister. İşte bu karar, kaderin ince dokunuşlarına ve tiyatronun sahnesine dönüşür.
MİMARİNİN BÜYÜLÜ DOKUNUŞU
M.S. 138 – 164 yılları arasında Zenon'un ustalıkla inşa ettiği tiyatro, Roma Devri'nin ihtişamını yansıtan birer hazine gibi. Olağanüstü akustiğiyle bilinen bu muazzam yapı, dönemin mimari dehasını olduğu kadar bir aşkın ölümsüzleştiği mekanı da temsil eder. Kralın kararını belirleyen sesler, mimarinin ötesinde, adeta ruhun derinliklerine dokunur.
BİR AŞKIN İZLERİ
Tiyatronun her köşesinde, aşkın izlerini taşıyan esrarengiz detaylar gizli. Kralın kararını belirleyen o kutsal an, taşlara kazınmış ve ziyaretçilere unutulmaz bir hikayenin tanıklığını yapar. Belkıs'ın portresi, taşın üzerindeki çatlaklardan bile daha derin duygulara sahip; aşkın, kararlılığın ve sanatın bir araya geldiği o büyülü anın kendisi...
İHTİŞAMIN VE SANATIN BULUŞMASI
Aspendos Antik Tiyatrosu, sahnesinde de tarih ve sanatın bir araya geldiği eşsiz bir platform. 1994 yılından bu güne her yıl düzenlenen Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali, bu ihtişamın ve sanatın modern dünyadaki yankıları. Binlerce kişinin nefes kesen performansları izlediği bu festival, antik tiyatronun ruhunu yeniden canlandırır her yıl.
Aspendos Antik Tiyatrosu, zamanın kumları arasında kaybolup gitmeyen, aksine her yeni günüyle daha da parlayan bir mücevher. Belkıs'ın portresi, taş duvarlar arasında saklı bir hazine gibi, ziyaretçilere unutulmaz bir hikayenin kapılarını aralar. Ve her seyirci, tiyatronun sahnesinde, geçmişin izlerini takip ederken, aşkın, kararlılığın ve sanatın sonsuz yolculuğuna katılır.
