8 Mart, kadın haklarının hatırlandığı, eşitlik ve demokrasi havariliğinin yapıldığı bir takvim tarihi. Erkek egemen toplumlara 'içinizdeki cinsiyetçi bireylikten vazgeçin' çağrısının yapıldığı, kadına yönelik şiddete karşı mücadelede klişe cümlelerin söylendiği gün olarak kabul görür. Kadın hakları savunucuları şiddete 'Dur' demek için etkinliklerle seslerini duyurur. Kadın cinayetlerine karşı ayrımsız ve tavizsiz alınması gereken yasal önlemler konuşulur uzun uzadıya. Ama ülkemizin karnesi yine zayıflarla doludur. Ve ne utançtır ki; 21'nci yüzyıl Türkiye'sinde, kadına yönelik şiddete karşı mücadele konuşuluyor halen. Demek ki, bir arpa boyu ilerleyememişiz.

***

'Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'. Son yıllarda ülkemizde ve dünyada artan kadına yönelik şiddetin engellenmesi için verilen mücadelelerin kapak(!) adı. 1999 yılında kadına yönelik her türlü şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla BM Genel Kurulu kararı ile kabul edilmiş.

***

Peki, kadına uygulanan şiddet ve kadın cinayetleri. Özellikle de kadın hakları savunucuları tarafından büyük tepkilere neden olurken, neden hala insanlığın kanayan yarası olmaya devam ediyor? Neden kadına yönelik şiddet, bir insanlık ayıbı olarak görülmüyor? Ve de kadın cinayetleri neden siyaset üstü ele alınmıyor? Oysa kadının toplum içindeki saygınlığı, itibarı ve etkinliği gelişmişliğin, çağdaşlığın bir göstergesi değil mi? Nerede kaldı acil eylem planları?

***

Ve de kadına verilen değer, her türlü beklentinin ötesinde insan haklarının bir gereği değil midir? 'Kadın medeniyet, kadın uygarlıktır. Toplumun olmazsa olmazı mihenk taşıdır' cümleleri neden sadece Mart ayına kilitleniyor? Bırakın bu vaatleri, boş lafları beyler. Kadınlar hala sokak ortalarında katlediliyorsa. Mıh gibi aklımızda tutmamız gereken, ailenin sağlık ve mutluluğu, toplumun huzur ve güveni ancak kadınlarımızın saygı, sevgi, adalet görmesiyle mümkündür. Geleceği şekillendirecek olan gençleri yetiştirirken, bu sağlıksız gidişatı engelleyen bilinçli, adaletli ve sağduyu sahibi toplum, yine kadınların eseri olacaktır. Eşitlik ve demokrasi havariliği yapanların değil.