Pandeminin gündelik yaşamımızın tamamını etkilediği günlerdeyiz. Siyasi iktidarın, salgınla etkili mücadele etmek yerine kendi varlığını devam ettirme telaşına düştüğü tarihi bir döneme tanıklık ediyoruz. 17 Kasım 2020 tarihinde salgınla mücadele için alındığı ifade edilen tedbirler geçtiğimiz hafta açıklandı. Açıklanan bu tedbirlerle salgının hızının kesilemeyeceğini kararları alanlarda biliyor. TTB ve SES gibi sağlık alanında örgütlü yapıların bu konudaki uyarıları ve önerileri şu ana kadar hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Bilim insanları ve sağlık alanında örgütlü yapılar, salgınla etkin mücadele için en az dört hafta tamamen kapanmayı öneriyorlar. Siyasi iktidarın bu öneriyi mutlaka dikkate alması ve hızla bu konuda adım atması artık hepimizin sağlığı ve geleceği açısından kaçınılmaz hale gelmiştir. Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre salgınla mücadele için alınan önlemler kapsamında örgün, yaygın, resmi ve özel tüm eğitim kurumlarının faaliyetleri 31 Aralık 2020 tarihine kadar uzaktan yapılacak. Şimdiye kadar uygulanan uzaktan eğitim sürecinde öğrenciler arasında eşitsizliğin daha da derinleştiği görüldü. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı yeni mağduriyetler ve sorunlar yaratmadan hızla etkili önlemleri almalıdır. Eşitsizliğin en temel nedeni yoksul ve dezavantajlı öğrencilerin uzaktan eğitime erişimde yaşadığı sorunlardır. Öğrencilerin önemli bir bölümünün uzaktan eğitime hiç erişiminin olmadığı veya sadece cep telefonundan eriştiği bir dönemde bunun acilen çözülmesi gereken bir sorun olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı gereksinimi olan tüm öğrencilere hızla uzaktan eğitime erişim için gerekli cihazları ve internet bağlantısını temin etmelidir. Bakanlığın kaynakları bu eşitsizliği önlemeye dönük olarak kullanılmalıdır. Öğretmenlerin bu dönemde mağduriyet yaşamaması için gelirlerinde herhangi bir eksiklik olmaması gerekmektedir. Ancak, özellikle farklı statüde istihdam edilen öğretmenler ilk uzaktan eğitim döneminde çeşitli sorunlar yaşadılar. Bu sorunların ve sıkıntıların yenilenmemesi için gerekli çalışmalar bakanlık tarafından yapılmalıdır. Uzaktan eğitim döneminin uzaması öğrencilerin ve öğretmenlerin bilgisayar başında geçirdikleri sürenin uzamasına neden olmaktadır. Bu durum öğrenciler açısından eğitimden uzaklaşma ile birlikte aynı zamanda da hem öğrenciler hem de öğretmenler için çeşitli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunun çözümü için, öğrencilerin günlük alacağı ders saati sayısını azaltmalı ve kazanımları seyreltmelidir. Eğitimin uzaktan yapılması kamu yöneticilerinde, öğretmenler başta olmak üzere eğitim emekçilerinin çalışmadığına dair bir algı oluşturmaktadır. Bundan dolayı da yerel mülki amirler tarafından eğitim emekçilerinden görev tanımlarına uygun olmayan çeşitli işlerin yapılması istenmektedir. Uzaktan eğitim döneminde eğitim emekçilerinden görev tanımlarına uygun olmayan, sağlıkları için risk oluşturan ve istekleri dışında görevlerin yapılması istenmemelidir. Okullar bulundukları yerleşim yerinin kamusal alanlarıdır. Bu kurumların salgın koşullarında özellikle yoksul ve gereksinimi olan öğrenciler için açık tutulması ve öğrencilerin ihtiyaçlarının bu kurumlarda karşılanması gerekmektedir. Bu dönemde özellikle beslenme, uzaktan eğitime erişim, sanat ve spor etkinlikleri ve öğrencilerin istedikleri diğer faaliyetleri yapmalarına olanak sağlayacak şekilde okullar açık tutulmalıdır. Salgınla mücadele ancak bilimsel çalışma, ortak akıl, toplumsal dayanışma ve bilginin şeffaf olarak paylaşılması ile mümkün olabilir. Eğitim Sen, salgının başından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'e bu konuda süreci birlikte devam ettirme çağrısında bulundu ancak olumlu bir yanıt alamadı. Buradan bir kez daha çağrımızı tekrar ediyoruz. Uzaktan eğitimin devam ettiği dönem boyunca, Milli Eğitim Bakanlığı süreci alanın tüm özneleriyle birlikte sürdürmelidir. Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin SÖNMEZ