Simru SİLAHTAROĞLU
Kadim bir mesleğin sırtlayıcısı Sinan Demir, nam-ı diğer Çoban Ressam. Yörük çocuğu Sinan, ille de çan diyerek, çoban ile sürüsü arasındaki çan ile sağlanan iletişimi araştırıyor. Çanın tınısının sürü üzerindeki duygusal etkisini.

Zamanın dörtnala gittiği, teknolojinin ise akıl almaz gelişmelerle baş döndürdüğü günümüzde, acele etmemek, koşmamak, aheste olmak adımları seyreltmek kimin aklına gelir. Şimdi bir ressam düşünün, genç yetenekli ve vizyonu olan biri. Ve bu ressam, bir çoban olsun, Yörük çocuğu olsun, lakabı da Çoban Ressam olsun. Antalya sanat camiası onu yani ressam Sinan Demir’i ‘Çoban Ressam’ olarak bilir tanır. Kabına sığamayan Çoban Ressam, yöresellikten evrenselliğe bir yolculuğa çıktı! Tanımı yerine oturtmakta biraz zorlandım sanırım.

Çobanlar çanlar Toros’lar
Korkuteli’nin Ulucak köyünden ressam Sinan Demir namı diğer Çoban Ressam. Çok uzun süreden beri tanırım bu genç ve azimli ressamı. Tuvallerine çoğunlukla doğayı, sürüsünü ve de her nedense ÇAN’ları resmeder. Hem çoban. Hem ressam hem de azimli ve eğitimli. Ufku açık, araştırmacı misyonu ile şimdilerde yaşadığı doğayı ve hayvanlarının dünyasını, gelecek ile sentezliyor. Bir anlamda, onu heyecanlandıran teknolojik gelişmelerin doğaya ve insanlığa yansımasını araştırıyor. İşte Çoban Ressam Sinan, böylesine kadim bir mesleğin (Çobanlık) sırtlayıcısı. Çanlara merak salıyor Sinan. Ve çalışmalarına tam da buradan başlıyor. Benim çok ilgimi çekti, sohbet ettik. ‘Ben bir çobanım ve Yörük çocuğuyum’ diye başlıyor söze ressam Sinan Demir. Sonrasında bakın neler anlatıyor.

Çanlar sürü için makam mı üstlenir?
‘Çocukluğumdan beri yaylalarda doğa ve hayvanlarla iç içeyim. Aile büyüklerimin ve işinin ehli yaşlı çobanların Çanlara çok fazla düşkün olması ve her bir çanın diğer bir çandan farklı ses çıkarması, beni merak dolu farklı sorulara yönlendirdi. Bakınız, hayvanlara takılan her çan, birbirinden yapı olarak da ses olarak da farklıdır. Ve de çanların sürüyle bütünleşmesi, doğa ile bütünleşmesi kadar önemlidir. Usta çoban, çanın sesinden hayvanların ne yaptığını hemen anlar. Şöyle bir düşünürsek, günümüzde bir çok farklı meslekler ortaya çıkmış ve çıkıyor. Ama çobanlık, neredeyse ilk çağlardan beri var olan bir meslek. Ve geçen her süreçte insanlar hayvanları evcilleştirerek, hayvanın ve doğanın özelliklerini tanıyor hem de geçimini sağlıyor.’

Çan bir iletişim aracı mıdır?
‘Evet tam da öyle. Çan, çoban ile sürüsü arasında ki iletişim aracıdır. İlk ortaya çıktığı gün de öyleydi bugün de böyledir. Ve de benim araştırmalarımın başlangıç noktasıdır Çan ve Çoban. Araştırmalarıma kendi bölgemden yani Korkuteli Ulucak yaylarından başladım, halen devam eden çalışmalarım sırasında, Çanlarla ilgili ilginç ve heyecanlı bilgilerle karşılaşıyorum. Şöyle ki; işinin ehli bir çoban sürüde ne kadar çan varsa hepsinin sesini birbirinden ayırt edebiliyor ve hangi çanın hangi hayvanın üzerinde olduğunu biliyor. Ve de çanın vuruşundan, sesinden, hayvanın nerede ne yaptığını anlıyor.’

Peki çanlar kaç çeşittir?
‘Büyükten küçüğe pek çok çan çeşitleri var. Burada vurgulamamız gereken, çanın tınısının insan üzerindeki duygusal etkisi ve dinleyene verdiği huzur. Dediğim gibi çanlarla ilgili araştırmalarıma kendi bölgemden başladım. Ve bölgemdeki sürülerde kullanılan çanların çeşitleri Köşeli gaba yedek, Taka, Gıldırak, Paldırak,Zil gibi isimlerden oluşuyor. Her çan ayrı mevsimlerde, ayrı zamanlarda takılıyor sürüye. Nedeni ise, çanların çobanlarla doğa arasında özel bir anlamı ve iletişimi var. Örneğin Köşeli Çan, sürüdeki en büyük çandır. Bahar mevsiminin gelmesiyle birlikte kışlak yurtlardan yazlak yurtlara göç esnasında sürüye takılır. Köşeli Çan sürüyü psikolojik olarak etkiler ve uzun bir yolculuğa çıkılacağını haberdar eder. Sürünün başına neredeyse çobandan sonra gelen bir yönetici halini alır. Şunu da belirtmek isterim, hayvanların boynuna çanlar huyuna göre takılır. Usta, yürüyüş temposunu ayarlayan adımcılara dolgun, sürünün her yanından duyulacak en düzgün çanlar takılır. Ve sürüdeki tüm kulaklar bu çanın sesini takip eder.’

Çanların dili çobanlar için ne anlama gelir?
‘ Bir çok yaşlı çoban ve Yörüklerin anlattığına göre, gıldırak çanı, bahar geldiğinde genç hayvanlara takılır. Anlamı ise, artık bahar gelmiş, karlar erimiş, kar sularının oluşturduğu dereciklerin su sesiyle gıldırak çanının sesi hemhal olmuş. Bir anlamda sürü, baharın bolluk ve bereketli gelişini genç hayvanların boyunlarındaki gıldırak çanının sesinden etkilenerek keyiflenirler. Bana göre bu, belki de baharın kutlama sesidir. Çanların vuruşu, sürünün yaptıklarının işaretidir.Ve Gaba yedek çanı, Köşeli çandan sonra gelen ilk büyük çandır. Gaba yedek çanının sesi, Mayıs ayında öten Guguk kuşunun sesine çok benzer. Acaba bu sesler bir çoban için neyin habercisidir?

Ressam gözüyle teknoloji dersem?
‘Doğanın dilini günümüz çağında anlamak oldukça zordur. Nedenini ise, teknolojinin insan yaşamına getirdiği mekanik koşullar diye düşünüyorum. Zira teknoloji ile birlikte duygular yavaştan törpüleniyor. Ve günümüzde bir çok şey hızla gelişiyor. Özellikle teknolojiyi takip etmek, gelişmelere ayak uydurmak oldukça zor.Şunu görmemek elde değil, bence insanoğlu 21.yy da yeni bir evrilme dönemine girmiştir. Ve bunda da teknolojinin ilimin, bilimin ve sanatın çok büyük bir etkisi vardır. Modern çağda yaşam koşullarımız, duygu ve düşüncelerimiz ile bir devinim içinde.Artık insanoğlu, etkisi altında kaldığı ve de bağımlısı olduğu teknolojinin önüne geçmesi mümkün değil. Bana göre bu gelişim kontrollü bir şekilde olmazsa, insanoğlunu yaşamına farklı kültürel boyutlar getirecektir. Cevabını bulmak istediğim bir çok soru var ama, günümüzde bu oldukça kolay ve de zor!.’

Teknolojinin sanata yansıması?
‘Evet. Yaşamda tüm bu olup biten teknolojik gelişmeleri, doğada yaşayan bir çoban olarak kendimce analiz yapmaya çalışıyorum. Ve de çanları, koyunları kısacası bir çobanın iç dünyasını inadına tuvalime yansıtıyorum. Doğada hayvanlarla iç içe yaşayan biri olarak, onların dünyasını anlamaya çalışıyor ve de anlıyorum. Mesela koyunların benim için büyük bir anlamı vardır. Günümüzde her ne kadar koyuna farklı anlamlar yüklense de, onların benim için özel bir anlamı vardır Nedir bu; Koyun keçi gibi değildir, hiçbir şeye karışmaz kendi halindedir. Başlangıçtaki gibi hep ayni şekilde uyum içinde yaşar koyun.’

‘Şunu demek istiyorum’
‘Demek istiyorum ki; günümüzde her bireyin entelektüel yapıya ulaşıp, en sonunda ‘Ben özgür yaşarım, ben rahat yaşarım’ diyenlerin yaşadığı hayatı koyun zaten var oluşundan bu yana yaşıyor. İç güdüleriyle. Hani Can Yücel’in Sevgi Duvarları şiirinin mısralarında dediği gibi ‘Ne kadar yalnız yaşarsak o kadar iyi’. Ve ben kendi dünyamda ıssız bir ovada kavalımı çalıp, koyunlarımla birlikte kendi konserimi veriyorum.’
Seni doğa mı teknoloji mi heyecanlandırıyor?
‘Tabii ki her ikisi de beni heyecanlandırıyor. Doğada yöresel ve kültürel hazları yaşıyorum, teknolojide ise, çarıkla gezen dedemi ve bugün veya gelecekte uçan ayakkabıdan haberdar olmanın heyecanını yaşıyorum. Yani biri dün, diğeri gelecek. Bu arada, teknolojinin bir gün gelip duygusuz hissiz insan topluluklarını oluşturacağı kaygısını da yaşıyorum. Evimizin mutfağında robot arkadaşımız olması gibi.Teşekkür ederim size ve Ekspres Gazetesine.’