YERKÜRE ısınıyor, iklimler rotayı şaşırdı, ekolojik dengenin dengesi bozuldu. Acaba küresel iklim değişikliği diye korku mu yaratılıyor? Bunun arkasında ekonomik, siyasi veya aklımızın ermediği başka nedenler olabilir mi? Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şube Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Tuncay Neyişçi, Ekspres'e yaptığı uyarı niteliğindeki açıklamalarında tam da bu kaygılarından söz ediyor. Ve 'Küresel iklim değişikliği diye öyle bir korku yaratıldı ki; bu alan kutsal bir alan üzerine dönüştü. Bilim adamları bile aksini savunamıyor' diyor. Açıklamalarında dünyadan örnekler vererek, orman alanlarının kentlerin içerisine getirildiğinin altını çizen Tuncay Neyişçi, Türkiye'de hemen hiçbir kentin 'ağaçlandırma planı' olmadığına da dikkat çekerek 'Kentlerimizin imar planları gibi, bitkilendirme planlarının da olması gerekir' diyor. Başkan Neyişçi ile söyleşiye başlarken, işte ilk sorum.

Dünyanın tepesi mi attı hocam?

'Dünyanın tepesi ilk kez atmıyor. Maya Medeniyeti'ne hatta ondan öncesine dayanır. 5 bin yıl öncesinden Asurlularda bir tablet bulunuyor. Çivi yazısı ile yazılmış tercümede 'Bugünlerde her şey kötüye gidiyor. Bu gidişle dünyanın sonu yakın' deniliyor. Yani demem o ki, yaşanan olumsuzluklar yeni bir olay değil. Önce şunu söylemeliyim, iklim değişikliği ve küresel ölçekli bir duyarlılık taratılıyor. Ve de özellikle bu, korku temelli ise, bunun arkasında ekonomik, siyasi veya başka nedenler bulunuyor demektir. Küresel iklim değişikliği diye öyle bir korku yaratıldı ki bu alan kutsal bir alan üzerine dönüştü ve bilim adamları bile aksini savunamıyorlar. Tüm doğal olaylar, belirli aralıklarla tekrar ederler kırkikindi rüzgarları gibi'.

Küresel iklim değişikliğinin temel nedeni?

'Dünyadaki bilim adamları veya bilimsel kurullar diyor ki, 'Bu küresel iklim değişikliğinin temel nedeni, atmosferdeki karbon dioksit miktarının yükselmesidir. Yine başka Bilimsel Kurullar da, bugüne kadar yaşanan en sıcak on yılın, atmosferdeki karbon dioksit miktarı ile ilgili değil doğrudan, güneşten dünyaya gelen enerji patlaması ile ilgili olduğunu söylüyor. Küresel iklim değişikliği de dahil, çevre veya ekoloji konuları romantik konular değildir. Bunlar sapına kadar politik ve ekonomik konulardır. Ekoloji ve çevre araç olarak kullanılır.'

Peki diğer önemli nedenler?

'İklim değişikliği ile ilgili olarak, eğer dünya nüfusu bugün için 7 milyarı aşmış ise ve bu insanların yarısından fazlası kentlerde yaşıyor ise bunun ekolojik, sosyolojik, kültürel, ekonomik bir çok sonuçları olacaktır olumlu veya olumsuz. Öncelikle bu kadar insanın yaşaması veya barınması için elbette alana ihtiyacı var. Peki bu alan nereden gelecek. İşte geldik yok olan ormanlık alanlara. Ama Birleşmiş Milletler raporlarına ve Türkiye'deki Orman Su İşleri Bakanlığı iddialarına göre, dünyadaki ve Türkiye'deki ormanlık alanların arttığı yönünde. Üstüne üstlük bugünkü koşullar altında pek çok gelişmiş ülkelerde kentler ormana dönüştürülüyor. Özellikle gökdelenlerin dış yüzeyleri, bitki ile kaplanıyor ve yeşile dönüştürülüyor. Böyle bir yaklaşım hızla gelişirken, ülkemizde tüm gökdelenler cam betonla kaplı. Söz konusu bu durum da kentlerin daha sıcak olmasına yol açarak şiddetli ısı adaları oluşturuyor. Bu konuda bilimsel terim, Küresel İklim Değişikliğidir. Ve akademik bir kavramdır'.

Antalya'nın ormana mı binaya mı ihtiyacı var?

'Sistemin içerisinde bulunan her şeye ihtiyacı var, zira birlikte yaşıyoruz. Kent sadece binalardan, caddelerden, sokaklardan ibaret değil. Yaşayan tüm canlıların yanı sıra rutubet de, rüzgar da, yağmur da kente dahildir. Sorun, bunların uyumlu biçimde yani ekolojik biçimde yönetilmesidir. Eğer kentleri sırf rant için yönetirseniz sonuç bu olur. Ne insanlar, ne kuşlar, ne ağaçlar yani kentte ne varsa hiç birisi, mutlu olmaz didişir dururuz. Ancak rant da ekonomik bir girdi olarak alınırsa, o zaman rant sorun olmaktan çıkar toplumun refahı için yaşam alanı olur.'

Ağaçlandırma planı nedir?

'Bilindiği gibi Antalya dahil tüm kentlerimizin imar planı vardır. Nereye neyin yapılacağını belirleyen planlar. Ancak yine Antalya dahil, hiçbir kentimizin ağaçlandırma ve bitkilendirme planı yoktur. Bu olmadığı için de kentlerde mutlu ve huzurlu yaşamamız olası değildir. Böyle bir plan olmadığı için de kentlerimiz ağaç ve bitki çöplüğüne dönüşüyor. Antalya'nın da imar planı ile uyumlu ekolojik bir ağaçlandırma planı olmadığı için denizden gelen hava sirkülasyonu, Yüzüncü Yıl Caddesi'ne kadar devam eder ve burada son bulur. Kentimizdeki hava sirkülasyonunu engelleyen sadece yüksek binalar değil, binalar arasındaki aralıkların çok kısa mesafede olması da engel. Kentler bizim doğal yaşam alanlarımızdır. İşte bu nedenle yaşadığınız kenti tanımak çok önemlidir. Ama bizler maalesef kentlerimize kara sevdalı değiliz. Kentlerimizi kuma olarak görüyoruz.'(Simru SİLAHTAROĞLU)