TÜRKİYE'NİN en eski ve en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olan Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV), 1998 yılından bu yana sayısız çocuğun hayatına ışık olmayı başardı. 2012 yılında açılan ve Türkiye'deki 6 şubeden biri olan LÖSEV Antalya şubesi ise yaptığı çalışmalar, düzenlediği etkinlikler ve sosyal sorumluluk projeleriyle kentte umut dağıtıyor. LÖSEV Antalya İl Koordinatörü Tutku Canıdar ile LÖSEV'i, hastalığı ve Antalya'daki çalışmaları konuştuk. Biz sorduk, Canıdar, Antalya Ekspres okuyucuları için cevapladı.

LÖSEV'i tanıyarak başlayalım. LÖSEV'in ne gibi çalışmaları var?

LÖSEV, 1998 yılında çocuk doktoru Üstün Özer tarafından kuruldu. O günlerde maddi imkansızlılarla boğuşan bir babayla tanışıyor Özer. Baba ya diğer 4 çocuğunu okutabilmek, hayatlarına devam etmesi için çalışacak ya da paradan vazgeçip hasta olan Osman'ı hastaneye getirip götürecek. O gün baba diğer 4 çocuğu için çalışmayı tercih ediyor. Bunun üzerine Özer, Osman'ın tüm tedavi masraflarını üstleniyor ve daha sonra LÖSEV'i kurarak diğer Osmanlara da umut olmak istiyor. LÖSEV böyle kuruldu. Türkiye'de Antalya dışında İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir ve Kayseri'de de şubeler var. Yakın zamanda Adana ve Trabzon'da da açılacak. Ancak şubemizin olmadığı yerleri ihmal etme gibi bir lüksümüz yok. 'İyilik Tırı'mız ile il il, ilçe ilçe, köy kasaba ayrımı yapmadan gezip hastalarımıza ulaşıyor ve temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.

LÖSEV, Antalya'da ne zamandan beri var?

Antalya şubemiz 2012 yılında açıldı. Ancak her geçen gün ailemiz giderek büyüyor. Gönüllülerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Ne yazık ki Antalya'daki hasta sayısı da artıyor. Antalya, LÖSEV için çok önemli bir yer. Çünkü burası kemik iliği naklinin merkezi olarak görülüyor ve çok sayıda vatandaş, kente sağlık göçü gerçekleştiriyor. En önemli detay ise bu hastalığın ortalama 3 yıl sürdüğü. Hastaneler, çocuklarla birlikte sadece annelerini refakatçi olarak kabul ediyor. Sonuçta baba da var, diğer kardeşleri de var. Bunların konaklama gibi bazı ihtiyaçları oluyor. Devlet, sadece sağlık giderlerinin bir bölümünü karşılıyor. Bu noktada daha iyi hizmet verebilmek adına yakın zamanda yeni bir yere taşınacağız.

Antalya'daki hastaları nasıl tespit ediyorsunuz? Size başvurmaları mı gerekiyor?

Bize başvuranlara elbette kapımız açık. Ancak herkes gelmiyor. Bizim bir sosyoloğumuz var. Devlet ya da özel hastane ayırt etmeksizin tek tek dolaşıp hasta bilgilerini topluyor. Sonrasında bu bilgiler ışığında biz, ekip olarak ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz, ihtiyaçlarını belirliyoruz ve bir sonraki ziyaretimizde yardımlarımızla birlikte gidiyoruz. Her geçen gün hasta sayısı artıyor. Antalya'da bizim ulaştığımız rakam bine yakın.

Desteklerinizden bahseder misiniz biraz? Sadece para yardımı mı oluyor?

Biraz önce de söylediğim gibi ihtiyaçları belirleyip harekete geçiyoruz ancak bu noktada 3 temel yolumuz var. Birincisi maddi yardım. Hasta çocuğumuzun annesinin hesabına her ay belli bir miktar para yatırıyoruz ya da hastamız üniversite öğrencisi ise burs veriyoruz. İkincisi ise ayni yardımlar. Bu ne demek? Ne yazık ki bu hastalığa yakalanan kişilerin yüzde 85'inin maddi durumu pek iyi değil. Aile asgari ücretle geçinmek durumunda ve bu hastalıkta protein değeri yüksek besinler tüketilmesi gerekiyor. Ayrıca hijyen de çok önemli. Bu noktada LÖSEV olarak et, süt, kırtasiye ve hijyen malzemeleri dağıtıyoruz. Ve üçüncü modelimiz sosyal destek. Bu hastalıkta moral ve motivasyon çok önemli. Biz de düzenlediğimiz etkinliklerle hastalarımıza moral vermeye çalışıyoruz. Örneğin 23 Nisan'da Engelsiz Kafe'de 150 çocuğumuzla harika bir gün geçirdik.

Bağışlar bu noktada sizin için çok önemli sanırım.

Kesinlikle öyle. Ramazan ve Kurban Bayramları bizim için çok önemli. Biz, her türlü bağışı kabul ediyoruz. Ve tüm bunları makbuz karşılığı yapıyoruz. Para yardımı, Ramazan süresince kolilerimiz var, dileyenler o şekilde yardım edebilir. Birinci el ve ikinci el kıyafet yardımcılarını da kabul ediyoruz. Kullanılmış bir kazak, pantolon ve benzeri ürünleri de bağış olarak alıyoruz. Hijyen bakımından bu ürünleri hasta çocuklarımıza veremiyoruz ancak onun kardeşine, abisine, anne ve babasına verebiliyoruz. Bu noktada yapılacak her türlü yardıma açılığız.

LÖSEV, çocuklar için kurulan bir kuruluş iken bugün herkese yardımcı oluyor. Öyle değil mi?

Evet, önceden sırf çocuklar için çalışıyorduk. Ancak her yıl 1500 ile 2 bin arasında kişi bu hastalığa yakalanıyor. Her yıl 150 ile 200 bin arasında kişi de kansere yakalanıyor. Bunlar çok ciddi rakamlar. Sayı ciddi anlamda arttığı için bizde alanımızı genişletmek durumunda kaldık. Herkese yardım etmeye çalışıyoruz. Bu noktada gönüllülük bizim için çok önemli. Lütfen insanlar gönüllülük deyince hemen maddiyat anlamasın. Biraz önce de söylediğim gibi bu hastalık 3 yıl gibi uzun bir süre sürdüğü için çocuklar okullarına gidemiyor. Parası olmayan gelip öğrencilerimize ders versin ya da bastırdığımız broşürleri dağıtsın. Lösemili çocukların annelerinin yaptığı malzemeleri satıyoruz. Gelip onlara yardım etmeleri bile yeterli bizim için. LÖSEV için yapabileceğimiz mutlaka bir şeyler vardır.

Tıpta yaşanan gelişmeler sonrasında hastalığın tedavi edilebilmesi daha da kolaylaştı diyebiliyoruz bugün. Peki, başarı oranı nedir?

Geçmişte çok büyük kayıplar oluyormuş ancak bugün rakamlar daha iyiye gidiyor. Yüzde 92'lere varan başarı oranından bahsediliyor. Ancak vatandaşları bilinçlendirmemiz gerekiyor. Kemik iliği nakli çok önemli. İnsanlar maalesef kemik iliği nakli konusunda bilgisiz. Kemiğinin kesileceğini düşünen var. Oysa çok basit. Kızılay'a gidiyorsunuz, 1 tüm kan veriyorsunuz ve uyumlu bir ihtiyaç sahibi çıktığı takdirde gidip 3 tüm daha kan veriyorsunuz, bir hayat kurtarıyorsunuz. Bu çok değerli bir şey.

Toplumda ne yazık ki kandırılma korkusu da var. LÖSEV adına bağış toplayan çok sayıda kişi var sokaklarda. İnsanların bu yüzden biraz çekinmeleri sizce de normal değil mi?

Bu işin içerisinde olmak son derece keyifli. O kadar güzel şeyler yaşıyoruz ki. Bunları yaşayınca daha ne yapabilirim diyorsunuz. Çok mücadele ediyorum, etmeye de devam edeceğim. Biz, sadece yardımları alan taraf değiliz, onları dağıtan tarafız aynı zamanda. Neyin nereye gittiğini biliyoruz. Sizin de söylediğiniz gibi insanlar çok kandırılıyor. Bizim adımızı kullanıp kapı kapı geziyorlar, sokaklarda vatandaşların önlerini kesip para vermelerini istiyorlar. LÖSEV, kapı kapı dolaşıp para toplamaz. Bunu yapanlar bizden değil. İnsanlar bunlardan yaka silkmiş durumdalar. Gerçek hasta olan çocuklarımız bunlardan etkileniyorlar. LÖSEV, 20 yıllık bir kuruluş. Düşünüldüğü gibi bir üçkağıtçılık olsaydı mutlaka ortaya çıkardı. Bunlarla bizim başımız belada. Vatandaşlar, elmayla armudu ayrılmalı.

Toplumda bir bilincin oluştuğunu düşünüyor musunuz?

Öncelikle şunu bilmek gerekiyor. Bu hastalık bulaşıcı değil. O çocuklar maskeleri kemoterapi gördükleri için sizden bizden mikrop kapmamaları için takıyorlar. Çünkü zaten vücutta bir savaş varken biz toplum olarak gözlerimizle rahatsız ediyoruz. Bu çok yanlış ancak artık insanlar daha bilinçli ancak yeterli değil. Bu tür bilgilendirme çalışmalarının devam etmesi gerekiyor. Vicdanlı bir toplumuz ama dokunursak sonuç alabiliyoruz. Dokunulmadığı sürece de bir o kadar duyarsınız. Çok kolay değil dokunabilmek onun için uğraşıyoruz. Bültenler, sosyal etkinlikler. Biraz bencil bir toplum olduk. Nasılsa benim başıma gelmez mantığında olan çok kişi var.

VATANDAŞA ÇAĞRI

LÖSEV Antalya'nın herhangi bir sosyal medya hesabı yok. Bu daha önce yaşanan gelişmeler sonucu genel merkezin almış olduğu bir karar. Ancak bir WhatsApp grubumuz var. Oradan haberleşiyoruz. Bizim yanımızda olmak isteyen herkesin şubemize gelmesi ya da arayarak bilgi vermesi yeterli. Hemen grubumuza dahil ederiz ve bilgilendirme yaparız.

'GÜLÜMSETEBİLMEK ÖNEMLİ'

Sloganımız, 'İnsanlık ölmesin insanlar da ölmesin.' Birilerini anlamak için illa başına gelmesini beklememek lazım. Ben sadece LÖSEV için çağrı yapmıyorum. İnsanlar diğer sivil toplu kuruluşlarına da üye olabilir, onlar için de çalışabilirler. Bir çocuğu, hastayı mutlu etmek çok önemli. İnsanlardan bunu dikkate almalarını istiyorum. Onları gülümsetmeyi başarabildiğinizde mutluluktan gözyaşı döküyorlar, boynunuza sarılıyorlar. Mucize yaratamıyorsunuz onların hayatında, hastalığına çare bulamıyorsunuz belki. Ama o gülümseme her şeye bedel. Mesele insan olmakta. (Abdullah ÖZKAN)