Cümbür cemaat mazeretimiz var... Virüs, psikolojimizi nasıl da tepetaklak etti. Obsesif hallerimizi büyütüp korkularımızı besliyoruz yine. Ruhsal olarak berbat durumdayız. Ama nasıl deniyordu, 'insanın kendine yaptığını kimse yapmaz'. Biz ne yaptık? Korona tedbirlerinde ipin ucunu gevşetmedik, hepten bıraktık. Salgını unutmak istedik, dikkatimizi dağıttık. Kendimizle kan uyuşmazlığı yaşar olduk. Aha da sonuç...

* * *

Toplum olarak memnuniyetsiz, eleştirel, her şeye muhalif olduk. Gölgemizle bile kavgadayız sanki, 'neden ardımdan, önümden geliyorsun' diye. Birbirimize selam vermez olduk. 'Nasılsın' denilse 'sana ne' diyecek kadar hoyratlaştık mı ne? Yaşama, dürbünün tersiyle bakar olduk. Kimse kimseyle ağzının tadıyla sohbet edemez oldu. En iyi yaptığımız da eleştirmek. Hem de öyle böyle değil, dibine vurana kadar. Peki, kim oynadı bizim ayarlarımızla? Korona denen salgın. Ne diyor bilim insanları; 'Gevşemeler, bugünleri aratabilir'. Artan vaka sayısı nedeniyle sağlık çalışanları yorgun, alarm verir olmuşken durum, ahval bu...

* * *

Hal böyle olunca toplum olarak 'mazeretimiz var' demeyi belledik ve kabullendik. İyi de ihtiyacımız olan hoşgörüyü nerede unuttuk acaba? Veya böyle bir kavram hiç yok muydu? Herkes kendi açısından haklı da karşıdaki haksız mı? O mübarek ağzımızı açıp da iki cümle laf edecek olsak bile kelimeler memnuniyetsizlikte hapsoluyor. İki cümleyle üç mevsimlik çam devriliyor. Suratlarda suratsız ifadelerle ortalık yerde dolaşıyor, adına 'mazeretim var' falan diyoruz.

* * *

Hadi biraz ironi yapalım. Hoca hocayı tekkede, deli deli dakkada bulurmuş misali. Beni de Pazar alışverişinde buldu, 'Ya sabır' çektiren pazarcı... Aslında pek sevmem pazarda dolaşmayı. Aceleciyim, kalabalığı sevmem, biraz da huysuzum dublesinden. Neyse, pazara vasıl oldum, sebze meyve alacağım tazesinden. Tezgahları dolaşıyorum ama yaz sebzelerinin de meyvelerinin de fiyatları katlanmış. Söyleniyorum herkes gibi; $Fiyatlar yaz mevsiminde böyle olursa'... Tezgahlarda 10-15 liradan aşağı sebze meyve yok gibi. Etiketlerle kavga ediyorum!

* * *

Niye pazara geldiysem şu salgında... Derken bir tezgaha yaklaştım, alışverişimi yaptım. Pazarcıya, 'kaç lira tuttu' diye sordum, aldım cevabımı okkalı tarafından. 'Neden bu kadar tuttu ki' diyecek oldum, pazarcı aldı sazı eline, 'Hanım, senin virüsten, mirüsten haberin yok galiba. Üretici zararda, ürününü tarlada bırakıyor. Neden? Para kazanamıyor da ondan'. O bana laf yetiştirirken poşetlerimi kaptığım gibi pazarı terk-i diyar eyledim, pazarda hala hem söylenen, hem de alışveriş yapmaya çalışanları arkamda bırakarak... Galiba herkes haklı mazeretinde, ayarlar bozulmuş. Ademoğlu bir kızgın fırın!