Köprülü Kanyon yakınlarındaki Selge antik kenti, günümüzde kadınların boncuk satarak, çocukların amatör rehberlikle geçinmeye çalıştığı bir köy. Manavgat sınırları içindeki bu köyün eski adı Zerk. Yakın bir tarihte Altınyaka ismi verilmiş. Fakat hem köy halkı, hem de çevre köyler Zerk demeye devam ediyor. Burası turizmin kenar mahallesi… Rafting turlarıyla bölgeyi pazarlayan şirketler, turist gruplarını kısa süreliğine Selge’ye bırakıp, fazla para harcatmadan geri götürüyor. Pisidia şehirlerinin en önemlilerinden biri olan Selge’de günümüze en sağlam ulaşan yapı tiyatro… Tiyatronun hemen yanında çok harap durumda olan stadyum yer alıyor. Artemis ve Zeus tapınakları, agora, stoa, sütunlu cadde, gymnasion, nymphaeum, market binası, antik gümrük yapısı, bazilikal planlı kilise, hamam, surlar, anıt mezarlar dikkat çekiyor.

UNESCO’nun kırsal mirası

Akdeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan Aspendos-Pednelissos-Adada-Aprotari yol güzergahının en önemli menzillerinden biri olan Selge,  binlerce yıllık tarım teraslarıyla günümüze de yayılıyor. Antik kaynaklar Selge çevresinin zeytinliklerle kaplı olduğunu söylüyor. Strabon bereketli üzüm bağlarından da bahsediyor. Selge’nin üzümleri ve şarabı oldukça ünlüydü. Bu tarım teraslarıyla ilgili yapılmış iki bilimsel çalışma var. Yeryüzünün değişik yerlerindeki kırsal peyzaj, geleneksel tarım alanları hem UNESCO, hem de Dünya Tarım Örgütü (FAO) tarafından ‘miras listesi’ne alınıyor. Selge teraslarının da bu listeye aday olabileceği düşünülmüş, ama işin takipçisi pek yok anlaşılan. Bir başvuru varsa bile kamuoyuna yansımış değil. Etkileyici bir peyzaja sahip bu terasların bir bölümü halen kullanılıyor. Fakat köylüler tarımı büyük ölçüde terk etmiş durumda.

 Komşu sevmeyen Selgeliler

 Kereste ve orman ürünleri de Selge’nin zenginlik kaynakları arasındaydı. Orman ürünlerinden olan styrax (günlük ağacı) bir zamanlar Selge çevresinde bolca yetişiyordu. Bu ağaç şehrin sikkelerinde bile yer bulduğuna göre ekonomik değeri oldukça yüksekti diyebiliriz. Styrax ağacının yanı sıra Selge’de yetiştirilen süsenlerin kökünden elde edilen merhemler tedavi amaçlı kullanılıyordu. Bunu da Strabon’dan biliyoruz. Kentle ilgili önemli bir bilgi de ünlü tarihçi Polybios’tan geliyor. Polybios’un aktardığına göre, agresif bir politika güden, çevresindeki kentlere, halklara rahat vermeyen Selgeliler, MÖ 218 yılında Pednelissos kentine saldırdı. Bunun üzerine, Seleukos iktidarından koparak kendi krallığını ilan eden Akhaios harekete geçti. Akhaios’un komutanı Garsyeris, Pamfilya’ya gelerek bölge kentlerinden, Selge’ye karşı askeri destek istedi. Selgelilerle sorunları olan Etennalılar, 8 bin piyade gönderdi. Selge ile Etenna arasındaki düşmanlığın kaynağı sınır sorunları gibi gözüküyor. Selge, aynı sorundan dolayı Aspendos, Adada, Pednelissos, Termessos ve Perge gibi kentlerle de sık sık savaş halindeydi. Zerkliler bugün bile komşu köylerden biraz ayrıksı durur.

Vahşi turizmin arka bahçesi

Hem biraz ayrıksı, hem de epeyce yoksul. Gerçi antik tiyatronun hemen önünde yaşayan Recep Dalka kabul etmiyor bu yoksulluğu. Dalka’nın evi tiyatronun hemen önünde. Tahta bir kerevet kurmuş kenara. Tiyatronun önünde soluklanmak isteyenlerin kurulduğu, çay-kahve içtiği derme çatma bir kerevet. Koruma Kurulu bu kadarına izin veriyor. Arıcılık yapıyor bir yandan da. Tiyatro girişinde boncuk satan kadınlara kızıyor Recep Dalka. “Mısır dilencisi gibi oturuyorlar orada, yoksul gösteriyorlar bizi. O kadar da değil” diyor. Ağzı laf yapan, derdini iyi anlatan, memleket meselelerini özümsemiş biri. Fotoğrafın bütününü görmeye çalışıyor. Bir yandan boncuk satan kadınlar, rehberlik yapmaya çalışan kız çocukları, diğer yanda ise kendini yetiştirmiş bir köylü. Gördüğümüz fotoğrafın iki ayrı yüzü. Fakat ikisi de vahşi turizmin Selge’yi sömürdüğü konusunda hemfikir. Onlar kitle turizminin arka bahçesi…