Yoksulluktan zenginliğe, hastalıktan sağlıklı yaşama dönülebildiği gibi, zenginken yoksul, sağlıklı iken hastalıklı hale de düşebiliyoruz. Fakat yoksulluk, bağımlılık ve alışkanlık yaptığı zaman bunun adı kader değil, trajedi oluyor. Bir adım ötesi ise dram; Acı ve hüzün
40 yıl önce, 6 yaşında bir roman kızı tanımıştım. Sahipsiz, sokaklarda yatıp kalkan küçük bir kız. Kış aylarında sokaklarda donmaya yüz tutmuş o minicik elleri ile ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Bir gün, yaşlıca bir adam onu aldı bir lokantaya götürdü. Sıcak bir çorba içsin, yemek yesin diye. Adam lokantaya da talimat verdi. O kız, öğle yemeğini artık her gün o lokantada yiyecekti. O adam, o küçük kızı daha sonraları dul olan kız kardeşinin ellerine teslim etti. Kadın da yalnızdı. O’na dikiş öğretecek, kız da ev işlerine yardım edecekti.
Roman kızı 16 yaşına kadar o evin bir bireyi olarak yaşadı. 17 yaşında kendisi gibi Roman olan Ali’ye vuruldu. Evlendiler ve biri kız biri erkek iki çocuğu oldu. Yoksuldular ama mutluydular. Evlere temizliğe gittiler, fal baktılar, çiçek sattılar.
Onca yoksulluğa karşın hep gülen, hep şarkı söyleyen, parmaklarını şaklatarak dans eden ve çok da güzel sesi olan bir roman kızıydı. Çok da güzel fal bakardı.
40 yıl sonra o küçük Roman kızını buldum. Bana hayat hikâyesini anlattı. Kızı büyümüş, güzel sanatlar okumuş, önemli bir vitray sanatçısı olmuş.
Ayakkabı boyacılığı yaparken kendisini çorbacıya götüren, sonra da kız kardeşinin ellerine teslim eden adama ne olduğunu sordum.
Onu o günden sonra bir daha hiç görmediğini söyledi.
‘Beni sokaklardan kurtaran o adama sarılmak isterdim’ derken ıslanan gözlerini benden kaçırdığını fark ettim.
***
Fransız yazar Romain Gary’nin Emile Ajar adıyla yazdığı, filmi yapılan, ülkemizde tiyatroya uyarlanan bol ödüllü ‘Onca Yoksulluk Varken’ adlı romanı tekrar okurken o kız çocuğu geldi aklıma.
Romanda, olabilecek en kötü koşullarda yaşayan fakat bu olumsuzluklar içinde dahi, güzellik, iyilik ve dostluk arayan insanların dramı anlatılıyor. Onca yoksulluğa karşın korkuyla yaşayan insanların bir anlamda hayata meydan okuyuşlarıdır bu roman.
Dramın, acının canımızı acıtmadan, gülümsemeler ile yaşamı eğlenceli hale getirmenin adıdır bu roman.
O Roman kızın hayatı böyleydi. Onca yoksulluğa rağmen o hep mutluydu.
Giderek haysiyet ve onurunu kaybetmiş kişilerin çığ gibi büyüdüğü bağımlı bir toplum içinde o tertemiz kalmasını bildi.
Son
‘Life is Beautiful’(Hayat Güzeldir) filminin ana teması ile sonlandırayım yazımı;
‘Tüm olumsuzluklara rağmen her zaman bir umut ışığı vardır”
Ben de bir ekleme yapayım.
‘Umudun özünde güç vardır’