Antalya Ekspres’teki ilk köşe yazımda sizlere siyasi yazılar yazmayı sevmediğimi duyurmuştum. Yine o yazıda, bu köşede siyasete bulaşmayacağımı, yaşamdan, kültürden, sanattan, kimilerinin deyişi ile çiçek böcekten söz edeceğimi belirtmiştim. Antalya siyasetine çok uzağım. Sorun bana hangi partinin il başkanı kim bilmem. Bu tutumum İzmir’de 1970’li yıllarda girdiğim gazetecilik mesleği ile başladı ve devam ediyor.
Gazete ve ajanslarda çalışırken sadece Ege gezilerinde liderleri izleme görevi verilirdi. O yıllar uçan gazeteciler değildik. Liderin seçim otobüsüne tıkılır, lider nereye biz oraya gider izler, cep telefonları ve dizüstü bilgisayarlar, tabletler olmadığı için bulduğumuz postaneden haberimizi yazdırır, fotoğrafı da telefaksla merkeze gönderirdik. Benim alanım ekonomi muhabirliği idi ve severek çalıştığım bu alanda; sokakta 30, gazete mutfağında ise yönetici olarak 12 yıl görev yaptım.
O yıllarda politika muhabirliğini tutku ile yapan gazeteci kardeşlerim vardı. Bugün İzmir milletvekili olan Atilla Sertel, Silivri’de yıllarca tutuklu kalan İzmir eski milletvekili Mustafa Balbay, İzmir eski milletvekili ve Çalışma Bakanı olarak görev yaptığı yıllarda çalışanların sosyal yaşamlarını iyileştiren yasaların altında imzası olan Hakan Tartan gazeteci kökenlidir. Bu dostlarım, daha gazeteci iken hangi mahallede hangi delegenin o partinin kongresinde hangi adaylara oy vereceklerini isimleri ile bilirlerdi. Öyle ki, lider gezisinde konakladığımız otellerde bu arkadaşların ezbere bildikleri parti delegelerinin hangi milletvekili adaylarını destekleyeceklerine kadar her konuda tartıştıklarını, hatta bu arkadaşları ‘yatın artık, yarın sabah erkenden Ödemiş’e gideceğiz’ diye uyardığımı anımsarım.
Allah uzun ömür versin bu meslektaşlarım bu görevlerinde de gazetecilikte olduğu gibi çok başarılı olmuşlardır.
***
İzmir Çeşme’de tatildeyiz. Ata, Dede ve Baba toprağı İzmir’e her gelişimde kendime söz veririm. 10 yıl önce terk ettiğim İzmir’i bu kez karış karış gezeceğim diye. Bir türlü gerçekleşmez bu isteğim. Gezemesem de açarım arşivimi, Dinçer Sümer’in aşağıdaki şiiri ile gezer dururum İzmir’imi...
DOKTOR BANA İZMİR YAZ
doktor ben iyi değilim
bana iki tertip İzmir yaz
yüreğim darda bozgundayım
tütünüm acı tütmekteyim
çatalkaya’nın dumanı gibi
bak benzim külbeyaz
doktor binsem bu gece trene
inerim İzmir’e gün ışırken
seçerim denize en yakın masayı
önce martılara gemilere günaydın derim
iskele kahvesinin tavşan kanı çayı
ve yahudi böreğiyle kahvaltı ederim
sonra kalkar yürürüm kendi keyfimce
saparım kemeraltı çarşısına
hisarönü havra sokağı tilkilik
gezer dolaşırım aylak avare
mavi ülkesidir ilk gençliğimin
kahramanlar mahallesi ve basmane
derken sökün eder anılarım
doktor gör bak nasıl özlemişlerdir beni
ve nereden duymuşlarsa geldiğimi
sarışıp koklaşıp hasret gideririz
ah başımın üstünde dönen akça martılar
geldiğimi anılarıma siz mi müjdelediniz
gülme doktor anıların da canı var
ve anılar hayatın ziynetleridir
eski gümüş kemerler, elmas küpeler gibi
aşklarım, anılarım ve İzmir
ya has ipek bir gömlektir benim için
ya da taş bir plak şimdi...
doktor bana iki tertip İzmir yaz...