Süper Lig'in 31'inci haftası geride kaldı. Hepi topu izleyebileceğimiz 3 hafta daha var.

Nefes kesen bir sezonu tamamlamak üzereyiz. Alt sıralardan kurtulma mücadelesi verenler, Avrupa kupalarına katılma derdine düşenler ve şampiyonluk kovalayanlarla heyecan dolu maçlar izliyoruz. Bu ortamın oluşmasında takımlar arasındaki puan çarkının dar olmasının da büyük katkısı var şüphesiz.

Ancak çok yorulduk!

Neden mi?

Türk futbolunu dizayn eden ya da etmeye çalışanlar yüzünden…

Türkiye Futbol Federasyonu, Merkez Hakem Kurulu ve hakemleri, bu yıl futbolseverleri fazlasıyla yordu. VAR sonrası düzeleceğini sandığımız lig, iyice içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Bir topluluğun tamamını aynı anda memnun etmek mümkün değildir. İlla birileri itiraz edecektir. Ancak Süper Lig'de mücadele eden 18 takım da aynı şeyden dert yanıyorsa orada bir problem vardır.

Hakemleri eleştirmek bu sezona has bir davranış değil elbet. Geçen yıl eleştiriliyorlardı, kuvvetle muhtemel önümüzdeki sezon da eleştirilecekler. Ancak hal böyleyken kendilerini geliştirmek adına hiçbir adım atmamaları ve her geçen gün daha da kötüye gitmeleri futbolseverleri çileden çıkarıyor.

Bu yıl hakem hatalarından epey canı yanan Antalyaspor, bildiğiniz üzere Göztepe maçına Mete Kalkavan'ın atanması sonrası bildiri yayınlayarak kararı ağır bir dille eleştirmişti. Sonrasında Göztepe Kulübü de bir açıklama yaparak kırmızı beyazlıları, hakemi baskı altına almakla suçladı. Ancak haklı çıkan Antalyaspor oldu.

Atandığı Antalyaspor maçlarında adeta rakip takım adına mücadele eden Kalkavan, Pazar günü de kırmızı beyazlıları ince ince doğradı. Ben bütün suçu hakeme atma taraftarı değilim. Ortada 4-1 gibi ağır bir skor var ise bunu sadece hakeme bağlamak benim futbol anlayışıma ters. Ancak çaldığı ve çalmadığı düdüklerle Mete Kalkavan'ın bu skora ortam hazırladığını söylememiz gerekir.

TFF'de, MHK'da tanıdıkları olanlar, istediği hakemi istediği kadar dinlendirip, maçlarına atanmasını engelleyebiliyorken lobisi olmayanların ligde eziliyor oluşu Türk futboluna zarardan başka bir şey katmıyor maalesef.

Antalyaspor'un 'Mete Kalkavan'ı istemiyoruz' açıklamasına rağmen tak diye atamayı yapanlar aynı cesareti İstanbul takımları için de gösterdiği gün Türk futbolunda bazı şeyler yoluna girmeye başlayacaktır. Ben, buna inanıyorum.

Hakemin ön plana çıktığı karşılaşmada maça dair bir şeyler bulup kaleme dökmek de zor oluyor.

Düşme hattından kurtulma mücadelesi veren Göztepe'nin Antalyaspor'u zorlayacağı, önde basarak gol arayacağı maç öncesinden belliydi. Çünkü sarı kırmızılılar için bu karşılaşma ölüm kalım maçıydı.

Nitekim öyle de oldu. Ve İzmir ekibi öyle ya da böyle istediğini aldı.

Bu yıl mucizevi işlerin altına imza atan Antalyaspor'un bu yıl aldığı mağlubiyetlerin tamamında ağır skorlarla sahadan ayrılmasını açıklamak pek mümkün değil.

Oyun planının azizliği midir yoksa futbolcuların yaşadığı konsantrasyon sorunu mudur bilinmez ancak önümüzdeki sezon öncelikli çözülmesi gereken problem gibi duruyor.

Bu kadar iç karartıcı şey yazıktan sonra Antalyaspor'un takdire şayan hareketine de değinmek gerekiyor. Mevlüt'ün attığı golden sonra tüm takımın Josef Sural formasıyla poz vermesi alkışlanacak hareketti. Futbolu bu yüzden seviyoruz zaten.

Son 3 haftaya girilirken Antalyaspor 2 maçını kendi sahasında Bursaspor ve Yeni Malatyaspor ile oynadıktan sonra sezonu İstanbul'da Fenerbahçe maçıyla sonlandıracak.

Bakalım gelecek günler bize neler gösterecek.