Over (yumurtalık) kanseri, kadın genital kanserleri içerisinde en öldürücü kanserlerin başında geliyor. Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, 'Bilgilerimiz, bu kanser türünün sadece yüzde 10'luk kısmında genetik mirasın rol oynadığını gösteriyor. Özellikle bu genetik mirasın rol oynadığı grupta yıllık yapılacak kontroller ile over kanseri erken safhada tespit edilebilir. Over kanseri erken evrede yakalandığında tedavi şansı yüzde 70'lerin üzerine çıkıyor' dedi.

Over kanserinin 'yumurtalık' olarak geçen organda gelişen kötü huylu tümörler olarak anlaşıldığına değinen Prof. Dr. Murat Dede, 'Yumurtalıktan köken alan 3 tip tümör var. Birincisi iyi huylu (benign) tümörler, ikincisi borderline dediğimiz düşük malignite potansiyelli over tümörleri, üçüncüsü de malign dediğimiz kötü huylu, yani halk arasında kanser olarak bilinen tümörler anlaşılıyor. İyi huylu tümörler genellikle tekrarlama eğilimi göstermiyorlar. Borderline dediğimiz tümörlerin nüks etme eğilimi var ama çok yavaş geliştikleri için 15-20 yıl gibi ilerleyen zamanlarda nüks edebilecek tümörler. Malign tümörler ise daha kısa zamanda kendisini gösterebilecek, tekrarlayabilecek ve hayatı tehdit edebilecek tümörler olarak karşımıza çıkıyor' dedi.

GEÇ TESPİT EDİLİYOR

Over kanserinin yumurtalıkların yerleştiği yer (pelvis) ve karın içinin çok geniş olması sebebiyle çok büyük çaplara erişmeden ve bası şikayetleri oluşturmadan kadında herhangi bir rahatsızlığa sebep olmadığını belirten Prof. Dr. Murat Dede, 'Kitlenin büyümesi ve karında sıvı toplanması (assit) olana kadar hastalık maalesef fark edilmiyor' açıklamasında bulundu. % 50 vakada herhangi bir şikayet ve belirti olmaz iken, geri kalan vakalarda ise alt karın bölgesinde hafif gerginlik ve huzursuzluk hissi, iştah ve yeme problemleri, sık idrara çıkma gibi idrar yolu ile ilgili belirtiler, kabızlık vb. bağırsak problemleri gibi kansere özgü olmayan belirtiler dışında over kanserinin belirtisi olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Murat Dede, 'Kötü huylu tümörlerin grade adını verdiğimiz davranış dereceleri farklılık gösterse de hızlı büyüme özelliği bazı tiplerinde mevcut. Hastaların herhangi bir şikayeti olmadığı için yüzde 70'i ileri evrede karşımıza çıkıyor. Hastalar hiçbir şikayetle karşımıza gelmediği, genellikle başka şikayetler sebebiyle doktora gitmeleri esnasında fark ediliyor. Rahim ağzı ve meme kanseri gibi kanserler gibi taraması da mümkün değil. Sinsi seyrettiği için 'sessiz katil' deniyor. Bu nedenle de kadın kanserleri arasında bizi ve hastayı uğraştıran ve hayatını tehdit eden kanserler arasında. Ancak düzenli yapılan yıllık muayenelerle bu hastalık yakalanabiliyor. Doktor kontrollerini ihmal etmemek önemli' dedi.

CERRAHİ TEDAVİ

Tedavide ana yapı taşının cerrahi olduğunu vurgulayan Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, 'Tanı konduktan sonra evreleme cerrahisi dediğimiz standart olarak yapılması gereken cerrahiler var. Bunlar rahmin çıkarılması, her iki yumurtalığın ve tüplerin çıkarılması, karın içi yağ dediğimiz omentumun çıkarılması (omentektomi), bazı tiplerinde apendiksin çıkarılması, pelvik ve paraortik bölgede mevcut (sol böbrek seviyesinden kasıklardaki bölgeyi içine alan lenf nodları) lenf dokularının çıkarılması standart cerrahi prosedürünü oluşturuyor' şeklinde konuştu. Ayrıca tümör yayılımının olduğu diğer organların, dalak, karaciğerin bir kısmı, diafragma ve periton adını verdiğimiz karın iç zarının çıkartılması, ince ve kalın bağırsakların çıkartılması gibi cerrahiler operasyona eklenebilir. Temel felsefenin eğer geride gözle görülür hiçbir tümör kalmadığı durumlarda hastanın kemoterapiye vereceği cevabın çok yükseldiğini ve hayatta kalma süresinin uzadığını belirten Prof. Dr. Murat Dede, 'Çok yoğun tümörü olan ve cerrahiyi kaldıramayacak hastalarda ise önce 3 kür kemoterapi verip (neoadjuvan kemoterapi), hastanın sıvısı ve tümör yükü azaldıktan sonra cerrahiye daha uygun hale geldiği durumda cerrahi yapılır. Sonrasında da hastanın geri kalan kemoterapisi planlanıyor. Tedavi multidisipliner bir yaklaşım gerektiriyor' açıklamasında bulundu.

Tedavide günümüzde ek olarak; hedefe yönelik tedaviler (tümörün büyümesini sağlayan bazı moleküllere yönelik ilaçların kullanılması), tümör baskılayıcı gen mutasyonları (BRCA 1 ve 2) taşıyıcıları olan kadınlarda PARP inhibitörleri gibi kemoterapötiklerin kullanılması, uygun hastalarda doz dense kemoterapi adını verdiğimiz daha kısa aralıklarla daha yüksek dozda kemoterapi verilmesi, immünoterapi gibi umut vaat eden tedavi metodları uygulamada kendine yer bulmaktadır.

GEN TERAPİLERİ

Over kanserinde cerrahinin yanı sıra kemoterapinin uygulanması ile ilgili ümit verici çalışmalara da değinen Prof. Dr. Murat Dede, 'İmmünoterapiler, yeni kemoterapi ajanlarının devreye sokulması, genetik bazlı birtakım tedavi modaliteleri var. Gen terapileri ile ilgili de çalışmalar hala devam ediyor. Aşılama çalışmaları ile ilgili birtakım çalışmalar mevcut ama hiçbiri, özellikle immünoterapiler gelecek vaat etse de günlük rutin kullanıma girmiş değil. Gen terapileri önümüzdeki dönemde kendine yer bulacak gibi görünüyor' açıklamasında bulundu.(HABER MERKEZİ)