Yüzyılları aşan asırlık çınar üzerine oynanan oyunlar sonucu topraklarımızın parsel parsel dağıtıldığı, hemen hemen her yerin işgal edildiği bir anda kanla sulanan topraklarda doğan zaferler. Milli birlik ve beraberlik ile adeta küllerinden yeniden doğan bir ülke, bir millet; TÜRKİYE.
Aradan aylar, yıllar geçse de ülkemiz üzerine oynanan oyunlar hiç bitmedi. Her defasında farklı şekillerde de olsa oynanan oyunların ana teması bu güzide ülkeyi bölmek, parçalamak. Ancak bilmedikleri bir şey var; dış güçlerin bu düşünceleri hayalden öteye geçemeyecek. Bu millet buna hiçbir zaman, hiçbir şartta asla izin vermeyecektir.
Bu topraklar için ecdadın akıttığı kanlar neticesinde tekrar yeşeren dev çınarın, dış güçler için oluşturduğu tehdit; onlar açısından ülkemizin İslam coğrafyası açısından son kale olarak görülmesidir. Eğer Türkiye düşerse (!) Müslüman ülkeler düşer mantığıdır. Bunun içindir ki günümüzde oynanan tüm oyunların ana teması Müslüman’ı Müslüman’a, Türk’ü Türk’e kırdırmaktan ibarettir. Bunun içinde en kolay yöntem içerdeki maşalar aracılığı ile istedikleri kaos ortamının oluşturulmasıdır.
Demokrasi bir milletin şah damarıdır. Bunun içindir ki bütün oyunlar demokrasiyi bertaraf etmek içindir. Bir insanın şah damarına hançer saplanırsa ne olur? İşte bütün mesele bu, milletin şah damarını ortadan kaldırmak. Yani millet iradesini hiçe saymak.
Bu aziz millete ne günler yaşatıldı? Millet iradesinin yok sayılması adeta her 10-15 yılda kronik bir hastalık haline getirildi. Ne zaman belli kesimlerin menfaatine uygun olmayan durumlar yaşansa, anında düğmeye basılarak millet iradesi diri diri kara toprağa gömüldü. Ve hala günümüzde de gömmeye çalışanların olduğu aşikardır. Ancak şunu unutmamalıdırlar ki; kanla sulanmış bu topraklar millet iradesini hiçe sayılmasını artık kabul etmemektedir.
Elde avuçta ne varsa malını, canını vatan için, bayrak için gözünü hiç kırpmadan feda eden milletin evlatları yıllarca farklı senaryolara maruz bırakılarak adeta uyumaya mahkum edildi. Minarelerin susturulmasını milletin selameti için yaptıklarını söylerken hiç utanan olmadı. Her şey güllük gülistanlıkmış gibi servis edilirken, ülkenin bekası için “darbe şart” nağmeleri okundu yıllarca.
Halbuki, her defasında varlığını dünyaya eşi benzeri olmayan zaferlerle ispat etmiş bir millet yok sayılmaya devam etti. Çünkü diri diri sandığa gömülmenin tabuttan ne farkı vardı? Yaşarken ölmek, varken yok hükmünde olmak dedikleri bu olsa gerek.
Neyse ki artık bu ülkenin, bu milletin darbelerle imtihanı bitmiştir. Demokrasisine sahip çıkan bir milletin kazandığı zaferden daha önemli ne olabilir? Darbelerle susturulan minareler “demokrasi zaferi” için daha çok konuşmaya başladı. Ayrılık değil, birlik çağrıları arza yükselerek; fezada yankılanmaya devam etti. Ev hapsine dönen günlerden, perdenin arkasından bile sokağa bakılamayan karanlık gecelerden; demokrasi cephesinde taraflı tarafsız meydanlarda yek vücut halinde haklı mücadelesini veren aydınlık günlere gelindi.
Ava giderken avlanan darbeci zihniyete karşı aziz millet tarihinin en büyük görevlerinden birini daha yerine getirdi. Tanklara siper olan bedenlerle, kaldırımda Kuran okuyanlarla, meydanları boş bırakmayan ve evinde duasını esirgemeyenlerle milletimizin bir zaferi daha oldu. 15 Temmuz gibi kara bir gün yaşandı. Bu gecenin karanlığını aydınlığa çeviren milletimiz adına “15 Temmuz – Demokrasi Zafer Bayram”ı ilan edilmeli ve gelecek nesillere en büyük miras olarak bırakılmalıdır. Unutulmamalıdır ki yaşanacak bir TÜRKİYE’miz var. Milli birlik ve beraberlik içinde, darbesiz güzel günler dileğiyle…