Yazının başlığına bakılınca, karanlık bir takım ilişkilerim var zannedilmesin, benimkisi tamamen tesadüften ibaret.
Çok yakın bir arkadaşım olan Sevgili Ayhan Sungur, Vapur Donatıları Derneği’nin genel sekreteriydi. Bu dernek, Deniz Ticaret Odaları kurulmadan önce, özel deniz sektörünün tek temsilcisiydi. Ayhan Bey aynı zamanda “Kontuar Maritim” adlı şirketin genel müdürüydü.
Bu şirket yaklaşık 150 yıldan beri İstanbul’da iş yapan bir aileye aitti. Şirketin patronu G.B İstanbul’da doğmuş, Robert Kolejinde okumuş ve Amerika’da mastır seviyesinde eğitim görmüş, aydın bir insandı. Kontuar şirketi, patronunun gayretiyle, NATO gemilerinin ve Türkiye’ye gelen yolcu gemilerinin %70’nin acenteliğini yapıyordu. 1963 yılında, bazı rakip firmaların ihbarıyla, firmanın patronu G.B istenmeyen adam ilan edilerek, sınır dışı olmuştu. Kontuar şirketinin patronu, yurt dışı edilmişti ama şirketi faaliyetini sürdürüyordu. Bu şirketin başında da ülkesine ve bayrağına çok bağlı olan Sevgili Ayhan Sungur bulunuyordu. Yurtdışı olan patron G.B, ülkeye sözde giriş yapmaktan men edilmişti ama ne gezer, Arjantin hükümetinin Fahri Konsolosu olarak, üstelik diplomatik pasaportla Türkiye’ye girip- çıkıyordu.
Ayhan Sungur beyin patronu G.B Robert Koleji öğrencisi iken, Sayın Rahmi Koç Bey ile sınıf arkadaşıymış. Bir İstanbul ziyaretinde, Rahmi Beye uğrayıp, sınır dışı edilme olayını anlatmış. Rahmi Beyde, o dönemin güvenlik konseyinde olan bir tanıdığına, durumu inceleteceğine dair söz vermiş. Konu Milli Güvenlik konseyine aktarılınca (1981) MİT devreye girmiş. İşte benim Ayhan Sungur beyle yemekte iken gördüğüm zat Hiram Abbas; MİT’in İstanbul bölgesi sorumlusu olarak, bu konuyu soruşturuyormuş. Kontour Maritim şirketi, Birleşmiş Milletler örgütüne benzer bir yapıda olduğundan, Ayhan Sungur’un benle tanıştırdığı Hiram Abbası, Ermeni kökenli vatandaşlarımızdan biri zannettim. Çünkü Kontour Maritim şirketinde, İstanbul Rumlarından tutun, Musevi vatandaşlarımıza kadar, her kesimden çalışana rastlayabilirdiniz.
Arkadaşım Ayhan Sungura “Bu Ermeni vatandaşla, iş yapıp- yapmadığını” sorduğumda; cehaletime verip, gülerek, diksiyonu düzgün, şık giyimli Hiram Abbas’ın, istihbarat teşkilatının gözde elemanlarından biri olduğunu söyledi. Hiram Bey, İstanbul Salıpazarı Limanında Operasyon Müdürü olduğumu öğrenince; yabancı gemiler ve personelleri hakkında, ilgili ve meraklı sorular sordu. Sorduğu sorular, rahatsızlık verici sorgular bir tonda değildi. Meraklı bir amatör denizcinin, ince, nazik diyalogları şeklindeydi.
Ayhan Sungur Bey, Fenerbahçe semtinde oturuyordu. Benim evimde Kızıltoprak semtindeydi. Genelde, evden Kadıköy İskelesine kadar yürüyerek gider (20 dk sürüyordu) oradan vapurla Karaköy’e geçer, oradan yürüyerek (10dk)Tophane’deki işyerime geçerdim. Ayhan Bey işine, şirketin şoförünün kullandığı, şirketin özel arabası ile geliyordu. Aslında Ayhan beyin işine gidiş ve geliş yolu, benim evimin önünden geçiyordu. Bu bakımdan, arkadaşımın bazı akşamüstüler yaptığı “karşıya beraber geçelim” teklifini kabul ediyordum. Yine böyle bir akşamüstü, Kontaur Maritim şirketine uğradığımda; Hiram Abbas, Ayhan beyin yanından çıkmak üzereydi. Beni görünce, çok önceden tanıyormuş bir tavırla, beni çok içten karşıladı ve hal -hatır sordu. Hiram Beyi yolcu ettikten sonra, bizde eve gitmek üzere Ayhan beyin arabasıyla yola çıktık. Arkadaşım patronunun işini, MİT görevlisi Hiram Abbas beyin hallettiğini, G.B’nin Türkiye’ye girme yasağının kaldırıldığını söyledi.
Hiram Bey öldürüldüğü zaman, Antalya Liman İşletmesinde görevliydim. Şaşkın Bakkal semtinde, çapraz ateşe tutularak öldürülmüştü. Daha sonra, yazar Soner Yalçın Hiram Abbas Beyin yaşamını anlatan “Bay Pipo” adlı bir kitap yazdı. Bu kitabı okuyunca, iki defa karşılaştığım Hiram Abbas’ı anımsayıp, üzüldüm. Sevgili Ayhan Sungur kardeşimi de, 1996 yılında, bir kalp krizi sonucu kaybettik. Onun şahsında, Türk Denizcilik Camiası, çok değerli bir mensubunu yitirmişti. Ruhu şad olsun..