​3. NASIL LİMANCI OLDUM?

İşletme Enstitüsünden hocam Dr. Nezih NEYZİ Denizcilik Bankası TAO Genel müdürü olunca; iki öğrencisi olarak, kendisini tebrik etmek amacıyla, Karaköy’deki binaya uğradık. Hocamız bizi çok iyi karşıladı ve “iş için geldiniz değil mi?” diyerek, bizlere işe başvuru formları doldurttu. Arkadaşım bana “Hadi Seymen, dolduralım şunları, sonra bakarız” dedi. Aradan üç gün geçmişti ki arkadaşım beni arayıp “Bu Cuma işbaşı yapacağımızı” söyledi.
Denizcilik bankası TAO o yıllarda, her iki yılda bir, 16 ayrı işçi sendikası ile toplu iş sözleşmesi yapıyordu. Bünyesin de bulunan Banka, Tersaneler, Şehir Hatları, Denizyolları, Kıyı Emniyeti, Gemi Kurtarma Liman İşletmeleri, Yalova kaplıcaları ve Liman Lokantası da dahil, birçok dev kurumu barındırıyordu. Bu bakımdan iş uzmanlarını barındıran TAO’nun “Sosyal İşler Müdürlüğü” Denizcilik Bankası’nın en güçlü bölümüydü.
Memuriyet hayatımın başlangıcı noktasında, ileriki yıllarda ki idareciliğim sırasında bana gerekli olacak bilgilerin birçoğunu burada öğrendim. O bölüm adeta bir okuldu. Sendikal güçlerin nelere muktedir olduğunu ve işveren vekili olarak ne gibi önlemlerle iş güvenliğinin sağlanabileceğini, orada öğrendim. Bugün TAO’ya bağlı işletmelerin birçoğu, müstakil birer genel müdürlük olarak çalışmaktadır.
İş uzmanlığımın birinci yılı dolduğunda, yeni yerime ve oradaki arkadaşlarıma bir hayli alışmıştım. Son derece kaliteli ve yetenekli elemanlardan oluşan bir takımdı TAO genel müdürlüğü. Haftalık mutat toplantıların birinde; Salıpazarı –Tophane Limanının toplu iş sözleşmeleri uygulamaları için bir uzman istediğini söylediler. Kimseyi hevesli görmediğim için el kaldırıp, işe talip oldum. Meğerse Tophane “netameli bir yer” diye, kimse istemezmiş.
Liman işletme binası, Tophane Nüzhetiye Camisinin hemen karşısındaki 1. binadaydı. İşe başladığımda, müdür ve yardımcıları kadrosu İle şefler, beni çok sıcak karşıladılar. Üstelik bu işletme çok geniş bir sahaya yayılıyordu. İstanbul boğazı girişindeki Telli Babadan, Çanakkale boğazındaki Mehmetçik İstasyonuna kadar, tüm İzmit körfezi, Haliç kıyısındaki ambarları ve kendi küçük atölyesi, hepsi Tophane Limanına aitti. Tam 4 ayrı yerde, mutfağı ve 6 ayrı yerde yemek hanesi vardı. O sıralarda işletmede 2500 civarında personel çalışmaktaydı. Samimi ve cana yakın bu insanlar, bir gün bana idari kademede “gözcü” olmak isteyip, istemediğimi sordular ve bende kabul edip, Limanın kontrolör kadrosuna dahil oldum.
Liman kontrol kurulu, limancılığı izleyecek, en doğru yerdi. Burada taşıma şartlarını, yükleme- boşaltma sorumluluğunu ve ardiyeciliği öğreniyordum. İki- üç yıl kontrol kurulu çalışmasından sonra, merkezdeki ‘Liman Dairesine’ müdür muavini olarak atandım. Bu arada 12 Eylül askeri harekatı olunca; o sıralar iş sahiplerinin çok yakındığı Tophane Limanına, tam yetkili ‘Operasyon Müdürü’ oldum. Burada iki yıla yakın başarılı hizmetimiz dikkat çekmiş olacak ki; Dünya Bankası ve İLO’nun limancı eğitim programına seçilerek, önce Bremen limanına, daha sonra da Rotherdam limanın da eğitime başladım.
Bunun daha öncesi şöyleydi:
1981 yılında Yüksek Denizcilik Okulunda birincisi düzenlenen eğitimlere, 1982 yılında İskenderun Demirçelik Tesislerinde ikincisi düzenlenen eğitim programına katılmıştım. Bu eğitim programının 1983-1984 yıllarında devamı olan Bremen ve Rotherdam da yapılanlar, eğitimin yurt dışı ayağıydı. Bu yırt dışı kısmını bir başka anlatımında konu edeceğim.
Yurt dışında eğitim gördükten sonra, ülkedeki limancılık işlerinin “kurmayları” konumuna gelmiştik. Eğitim görmeden önce ki limancılık konusundaki görüşlerimiz, yurt dışında eğitim gördükten sonra baştan aşağı değişmişti. Hızlı hizmet ve fiyat rekabetini önde tutan bir sistemi benimsemiştik. Fakat “gel gör ki” misali, ülkemiz bu görüşü henüz pek tutmuyordu. Katı liman politikalarında ve merkezi fiyat tarifelerinde ısrar ediyordu.
Bir örnek vermek gerekirse: Hopa limanıyla, Antalya limanının, yolcu gemilerine uyguladığı fiyat tarifesi aynıydı. Oysa Hopa gibi yolcu gemilerinin az uğradığı limanlarda, yolcu gemilerinin uğramasını teşvik etmek için bazı önlemler alınmalıydı. Bu önlemlerden en önemlisi de düşük fiyatlandırmaydı. Allahtan Turgut Özal hükümetlerinin liberal görüşü ortaya çıktı ve bizler aldığımız eğitimin uygulamasını, raporlarımızda belirtebildik. Gelin görün ki “limanları özelleştireceğiz” diyerek, bu işi de sulandırdılar. Özelleştireceğiz bahanesiyle, limancılıkta müthiş yanlışlıklar yaptılar.