48 yıllık bir hikaye

48 yıllık bir hikaye

Termessos antik kentinin kazısı otopark yanında başladı. Otoparkın diğer ucunda da kentin nekropollerinden, yani mezarlıklarından birisi duruyor, Anıt mezarların yoğun olduğu, nitelikli lahitlerin yer aldığı mezarlıklardan birisi bu. Kenti beraber dolaştığımız Hüseyin Yıldız, “Bu lahitlerden birinde kırmızı boyayla bir yazı var” dedi. Bulduk lahdi. İç kısmında “29.10.1977 Vedat-Nezih” yazıyordu. “Bu Vedat, Vedat Çelgin olmalı” dedi Hüseyin. “Nezih de Nezih Başgelen’dir o zaman” diye ekledim. Bu ülke arkeolojisinin iki ünlü, iki büyük ismi…

Whatsapp Image 2025 03 03 At 17.10.36

VEDAT VE NEZİH’İN İMZASI
Yazının fotoğrafını çekip, “Bu yazı sizin mi abi?” diye Nezih Başgelen’e gönderdim. “Bizim” dedi Nezih Başgelen. Hatta yazıyı yazan da kendisi… Bir tane daha olması lazımmış, ama kim bilir nerede? “Yağmurlu bir gündü o gün” diyor Başgelen, Vedat Çelgin’le birlikte lahdin içine sığınmışlar. Yağmur epeyce uzun sürmüş olmalı ki, kırmızı boyayla tarih ve imza atmış Nezih Başgelen. Yirmili yaşların başında ikisi de. Perge kazılarında çalışıyorlar, arada da Vedat Çelgin’in doktora çalışması için Termessos’a gidiyorlar. Çelgin’in “Termessos Kenti Nekropolleri” başlıklı doktora çalışmasına omuz veren, projede emeği olan çok sayıda arkeolog var o dönemde. Kazıdan kalan zamanlarda Termessos’a geçip, lahitleri, mezarları tasnif ediyor, hepsine numara veriyorlar. Bir arkeolog kuşağının kolektif emeği…

KARAOĞLAN İSİMLİ HİBE CİP
Vedat Çelgin, 1975 yılında Arif Müfid Mansel’le başladığı, daha sonra Jale İnan’la sürdürdüğü doktora çalışmasını 1990 yılında Semavi Eyice yönetiminde tamamladı. 15 yıllık titiz bir çalışmadan, araştırmadan, ayrıntılı bir kaynaktan bahsediyoruz. Hem doktora çalışmasının genel seyrini, hem de bu kırmızı boyalı yazıyı anlatan Nezih Başgelen, “O yılın Perge kazısı kapandıktan sonra Vedat Hocayla birlikte her gün Konyaaltı Caddesi’ndeki İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi’nden Termessos’a giderdik” diyor. Altlarında ABD’den hibe bir cip… Cipin adı da “Karaoğlan”.

ANADOLU’DA BENZERİ YOK
Karaoğlan deyip geçmeyin. Nezih abi büyük bir coşkuyla anlatıyor Karaoğlan’ı: “J-2000 motora sahip, üç viteste 130 mil yapan, her tarafı nikelajlı, ses izolasyonlu, çok konforlu bu arabanın benzerlerini o sıralarda Silahlı Kuvvetlerdeki paşalar makam aracı olarak kullanırdı”. Paşa arabası yani… Kazıdan çıkıp Termessos’a gidiyorlar ya, ne yapıyorlar orada? “Termessos nekropolü, gerek mezar anıtlarının, özellikle lahitlerin sayısı, gerekse de tiplerinin çeşitliliği açısından Antik Anadolu’da hiçbir kentin nekropolüyle kıyaslanamayacak kadar zengindir. 19. yüzyıl sonunda kenti araştıran Avusturyalı bilim adamları E. Petersen ile Rudolf Heberdey, Termessos nekropollerini 10 bölgeye ayırarak, bunları E1, E2, E3, E4, E5, E10 şeklinde kodlandırmışlardı. Vedat Hoca da herhangi bir karışıklığa meydan vermemek için bu kod sistemini kullanarak kentin geniş nekropol alanındaki lahitleri numaralandırıyordu”.

‘UNUTULMAZ BİR DENEYİM’
“Her gün Termessos’un zorlu patikalarını tırmanıp, yoğun orman örtüsünün içinde lahitleri bulup plana işliyor; kırmızı boyayla da numaralandırıyorduk. Bazen merdivenaltı, ucuz boyanın azizliğine uğrayıp, tekrar Antalya’ya geri dönmek ve sil baştan çalışmak zorunda kaldığımız da oldu. Tüm zorluklara karşın Vedat Hocanın yanında özellikle MS 2.-3. yüzyıllar arasında Termessos’ta imal edilmiş binlerce lahdi tipolojik açıdan incelemek unutulmaz bir deneyimdi”.

YARIM YÜZYILLIK KIRMIZI
“Bu zorlu çalışmada sanırım altı yüze yakın lahit ilk kez numaralandırıldı ve belgelendi. Çalışmaları tamamlayıp ciple dönerken, yolda kuş uçmaz kervan geçmez bir noktada lastiğimizin patlaması sonrası yaşadıklarımız unutulmaz. Nice badireden sonra bastıran tipi altında, göz gözü görmeyen bir yolculukla, Yalova’daki son arabalı vapura, son dakikada, tam da kapak kapanırken adeta uçarak binişimiz gerçekten hala gözümün önünde”. Lahdin içinde bulduğumuz kırmızı boyalı bir yazıyla eriştiğimiz öykü işte böyle. 48 yıl geçmiş üzerinden. Neredeyse yarım yüzyıl. Arkeolojinin bir detayı, bir hatırası olarak dursun o taşın üzerinde.