Aksaray bölgesi, günümüzden yaklaşık 11 bin yıl önce, insanların yerleşik hayata geçtiği Aşıklı Höyük ile tarih sahnesine çıktı. O zamanlar, insanlar tarım yapmayı, hayvanları evcilleştirmeyi ve obsidyenle yaptığı aletleriyle hayatlarını kolaylaştırmayı öğrendiler. Aşıklı Höyük, bir köy olarak hayat buldu ve insanoğlunun ilerlemesinin ilk izlerini taşıdı. Neolitik Çağ’ın serin sabahlarında, Aksaray ve çevresi, kalabalık köylerle dolup taşıyor, her gün yeni bir hikaye yazılıyordu. Hayat devam ettikçe, insanların yaşamları da değişiyor, gelişiyordu. Kalkolitik Çağ’da bile, bu topraklar kesintisiz bir yaşamın merkezi olmaya devam etti.

Whatsapp Görsel 2024 10 04 Saat 17.38.50 29D18F64MÖ 3000-2000 yıllarında, Anadolu’yu Hattiler sarıp sarmaladı. O dönemde, Asurlu tacirler Aksaray’a gelerek bu bölgeyi ticaretin merkezi haline getirdi. Aksaray, zamanla Hititler, Persler, Roma ve Bizans gibi büyük medeniyetlerin egemenliği altına girdi. MS 1’inci yüzyılda, Hristiyanlığın Anadolu’ya yayılmasıyla birlikte, ilk Hristiyanlar, Aksaray’ın gizli köşelerine yerleşmeye başladı. İnzivaya çekilen din adamları, bölgenin sakin yamaçlarında ve vadilerinde, yeraltı şehirleri ve kaya içi kiliseler inşa etti. Bu, Aksaray’ın derin bir manevi hayatı barındırdığını gösteriyor. 7’nci yüzyılın sonlarından itibaren Müslüman Araplar, Anadolu üzerinden İstanbul’a doğru seferler yapmaya başladı. Bu durum, bölgedeki Hristiyanların sayısını artırdı ve Ihlara ile Manastır Vadisi’nde yeni yerleşim birimleri oluştu. 1142’de Selçuklular Aksaray’ı ele geçirdiğinde, bölge önemli bir Türk İslam merkezi haline geldi. II. Kılıçarslan döneminde, medreseler, kervansaraylar ve bir saray inşa edildi. Sultan Hanı, İpek Yolu üzerindeki en büyük kervansaray olarak büyük bir ihtişamla yükseldi.

Aksaray Ulu Cami 3106

Osmanlı döneminde, Aksaray’ın kaderi bir kez daha değişti. 1470 yılında İshak Paşa, Fatih Sultan Mehmet’in emriyle halkın bir kısmını İstanbul’a göç ettirdi. Aksaray halkı, yeni yerlerinde Aksaray’ın mahalle isimlerini yaşatmaya devam etti. İstanbul’un çeşitli semtleri, Aksaray’dan gelenlerin izlerini taşımaya başladı. Cumhuriyet dönemine kadar, Aksaray, Konya’ya bağlı bir sancak olarak varlığını sürdürdü. Ancak 1920’de vilayet oldu, 1933’te Niğde’ye bağlandı ve 1989’da yeniden vilayet olunca, hızlı bir gelişim sürecine girdi. Bugün Aksaray, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, derin kültürel mirasıyla hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerini kucaklayan bir yer haline geldi.

PEKİ, AKSARAY İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Aksaray, antik dönemde ‘Kurşaura’ ve ‘Garsaura’ olarak biliniyordu. Bu isimlerin, günümüzde Aksaray’ın bulunduğu coğrafyayla örtüştüğü, tarihçiler tarafından kesin bir gerçek olarak kabul ediliyor. Tarihin akışıyla birlikte, bölgeyi işgal eden İranlılar, bu topraklara ‘güzel atlar ülkesi’ anlamına gelen ‘Kapadokya’ adını verdi. Milattan önce 1’inci yüzyılda, Kapadokya hükümdarı Archelais, ismini bu bölgeye vermişti. milattan sonra 593 yılına tarihlenen bir parada ‘Aḳsara’ biçimi yer aldı.

Aksaray 3

19’uncu yüzyıla ait Türk İslam kaynaklarında ise şehir, آقسرا (Aḳsarā) olarak yazıldı. İbni Bibi ve İbn Battuta, bu yeri ‘مدينۀ أقصرا’ (medı̄ne-i Aḳsarā) şeklinde kaleme aldı. Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ın burada inşa ettiği eserlerle birlikte, ‘Aḳsara’ adı Aksaray biçimini aldı. Neşrî, Âşıkpaşazade, Cihannüma ve Evliya Çelebi’nin eserlerinde, şehrin adı artık آقسراى (Aḳsarāy) olarak geçmeye başladı. Bugün elimizdeki bilgilere göre, Aksaray adının Anadolu’da büyük bir uygarlık kurmuş olan Hitit dönemine kadar uzandığı biliniyor.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK