Antalya Ortak Düşünce Meclisi (ANODEM) Haziran ayı toplantısında Türk – Amerikan ilişkilerini masaya yatırdı. Toplantıda gündeme dair sunumu Akdeniz Üni. Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Siyaset Bilimi Uzmanı Dr. Mustafa Çakır yaptı. Dr. Çakır, son derece objektif ve belgesel tadında bir sunum yaptığı toplantıda kısaca şunları söyledi:  Sovyet tehdidine karşı NATO 1947 yılında ilan edilen Truman Doktrini kapsamında ABD ile Türkiye arasında imzalanan askeri ve ekonomik yardım antlaşması iki ülke arasında kurulan müttefiklik ilişkisinin ilk aşaması olarak kabul edilmektedir. 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya kabul edilmesiyle de Türkiye Batı savunma ittifakının resmi parçası haline gelmiştir. Bu çerçevede ABD, Sovyet tehdidine karşı Türkiye’de üsler ve tesisler kurarak bir yandan Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanını genişletmesini engellemeyi amaçlamış bir yandan da bu üsler ve tesisler aracılığıyla Sovyetler Birliği’ne karşı istihbarat faaliyetleri yürütme imkanı bulmuştur. Türkiye ise Batı ittifakının parçası olarak Sovyetler Birliği’nden algıladığı tehdide karşı güvenliğini sağlamayı arzulamıştır. Karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu ilişkiler 1950’li yıllarda oldukça sıcak atmosferde seyrederken 1960 itibariyle iki ülke arasındaki ilişkilerde çatlaklar oluşmaya başlamıştır."

EKONOMİK İŞBİRLİĞİ

Çakır şöyle devam etti:" Nezaketten uzak mektup! 1962 yılında Türkiye’de konuşlup nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip Jüpiter füzelerinin ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Küba Füze Krizi’nde pazarlık konusu yapılması ve Türk yönetimine haber verilmeden Jüpiter füzelerinin sökülmesi yönünde anlaşmaya varılmış olması Türk elitlerinde ABD’ye yönelik güvensizliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 1964 yılında Kıbrıs’a yönelik askeri müdahaleyi önlemek amacıyla Amerikan Başkanı Lyndon B. Johnson’ın Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği, diplomatik nezaketten uzak ve müttefiklik ruhuna aykırı mektup iki ülke arasındaki gerginliği ve güvensizliği artırmıştır. 1971 yılında Amerikan yönetiminin baskısı sonucu haşhaş ekiminin yasaklanması 1960’larda kamuoyunda filizlenmeye başlayan Amerikan karşıtlığını tırmandırmıştır.  Nihayetinde 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından Amerikan Kongresi’nin Türkiye’nin bu harekatta Amerikan yardımlarıyla verilmiş Amerikan silahlarını iki ülke arasındaki anlaşmaya aykırı şekilde kullandığını öne sürerek Türkiye’ye karşı silah ambargosu kararı almıştır. Buna karşı Türk yönetimi İncirlik haricindeki Amerikan üslerinin kapatılması yönünde karar almıştır. 1979 yılında yaşanan Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali ve İran Devrimi gibi gelişmelerin de etkisiyle ABD Türkiye’ye yönelik ambargoyu kaldırırken iki ülke arasında 1980 yılında Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır."

DEĞİŞEN DENGELER

Akdeniz Üni. Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Siyaset Bilimi Uzmanı Dr. Mustafa Çakır" Soğuk Savaş’ın bitmesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Türkiye’nin ABD nezdinde jeostratejik öneminin sorgulandığı tartışmaların yaşandığı görülmektedir. Buna karşın Sovyet tehdidinin ortadan kalkması Türkiye’nin dış politikada hareket alanını genişletmiştir. 1960’lı yıllarda ortaya çıkan güven krizleri sonrası Türkiye tüm yumurtaları tek sepete koymamak adına bir yandan Doğu Bloğu ülkeleriyle ilişkilerini geliştirirken bir yandan da yerli savunma sanayiini geliştirmek için önemli girişimlerde bulunmuştur. Bu bağlamda Türkiye’nin artan göreli gücü daha bağımsız bir dış politika izleyebilmesine de imkan tanımıştır. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yönelik terör saldırıları ABD’nin tek kutupluluğunu sınayacak birçok gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Türkiye, ABD’nin Afganistan’a karşı başlattığı savaşa lojistik destek verirken sonraki süreçte de BM ve NATO misyonu çerçevesinde Afganistan’da askeri varlık göstermiştir" şeklinde konuştu.

Whatsapp Image 2024 07 01 At 12.51.23

NATO’DAN ÇIKMAK RİSKLİ Mİ?

Dr. Mustafa Çakır, "Özet olarak, 1947 yılında imzalanan askeri ve ekonomik yardım anlaşmasıyla tesis edilen ittifak ilişkileri günümüze kadar birçok krizin yaşandığı inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Asimetrik güç ilişkisi temelinde kurulan ikili ilişkilerde Türkiye’nin göreli gücünde yaşanan artışın dış politikada daha bağımsız hareket etmesini sağladığı gibi ABD ile bölgeye dair politikalarında uyumsuzluğu da kaçınılmaz kılmıştır. Gerek yönetim nezdinde yaşanan güvensizlik gerekse kamuoyunda görülen Amerikan karşıtlığı Türkiye’nin NATO içindeki konumunun sorgulanmasına neden olduğu görülmektedir. ABD ile Türkiye arasında yaşanan krizler müttefiklik ruhuna uygun görülmemekle birlikte Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanmasının Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bölgesel çıkarları açısından isabetli olmadığı değerlendirilmektedir" ifadelerini kullandı. 

Muhabir: AYSU DURSUN/HABER