Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Antalya İl Koordinasyon Kurulu (İKK) 7-8 Aralık tarihlerinde Makina Mühendisleri Odası Antalya Şube Konferans Salonu'nda ‘Cumhuriyetin 100. Yaşında Hayalimizdeki Antalya’ temasıyla Kent Sempozyumu düzenledi. Sempozyum, 3 farklı konu başlığı altında 4 oturum ve ‘İklim değişikliği ve çevre’ başlığıyla 2 panel gerçekleştirildi. Oturumda, göçün etkileri ve yönetimi, depreme dirençli kentleşme, ulaşım ve trafik yönetimi konu başlıkları yer aldı. Sempozyum, yerel yönetim temsilcileri, adaylar, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, halk ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti.
GÖÇÜN ELE ALINAN ETKİLERİ
Sempozyum kapsamında sunulan bildirilerin kitapçık haline getirilerek kamuoyuyla paylaşılacağı belirtilirken oturumlar ve panellerde yapılan konuşmalar neticesinde göçün etkileri, kentsel planlama ve çevre konularında önemli tespitler ve öneriler sunuldu. Göçün etkileriyle ilgili oturumda yapılan tespitler ise şu şekilde yer aldı: “Artan nüfus, kentsel genişlemeyi ve özellikle kırsal alanlara yapılan plansız yerleşimleri tetiklemektedir. Bu durum, orman ve tarım alanlarının kontrolsüz bir şekilde kullanılmasına yol açarak kaçak yapılaşmayı artırmaktadır. Bu sorunlarla başa çıkabilmek adına belediyelerin çarpık yapılaşmayla mücadele birimleri kurarak kararlar alması ve politikalar üretmesi beklenmektedir. Nüfus artışı, kentleşme hızını ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmakta, sınırlı kaynakların daha fazla tüketilmesine neden olmaktadır. Bu durum da yerel yönetimlerin içme suyu, atık su arıtma ve katı atık yönetimi gibi temel altyapı hizmetlerine daha fazla yatırım yapma zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Yeşil altyapı yaklaşımıyla yağmur suyu kontrolü, yeşil alanların artırılması, kontrolsüz üretilen atıkların yönetimi yerine kaynağında daha az atık üretilmesi teşvik edilmesi ve gerekli mevzuat hazırlanması çözümleri önerilmektedir. Göç, enerji kesintilerine ciddi şekilde etki edebilen bir faktördür. Göç anında, genellikle talep aniden artar ve enerji altyapısının zayıflıkları gün yüzüne çıkar. Enerji kesintileri ekonomik kayıplara neden olabildiği gibi acil durum hizmetleri ve sağlık hizmetleri de bu tür kesintilerden olumsuz etkilenebilir. Ancak, iş birliği ve yatırım ile bu sorunları aşmak mümkündür. Bu sorunu aşmak için enerji altyapısının güçlendirilmesi ve modernizasyonu öncelikli olarak ele alınmalıdır.”
DEPREME DİRENÇLİ ANTALYA
Antalya şehir merkezinde aktif bir fay olmamasına rağmen antik kentlerde yaşanan deprem hasarları ve tarihsel verilerin, bölgede 6 büyüklüğünden daha fazla deprem riski taşıyan aktif fayların varlığını işaret etmekte olduğu vurgulanan oturumda, özellikle Kıbrıs yayınının kuzeybatısı, Antalya'nın kuzeyi ve batısında bu fay hatları yer aldığı dile getirildi. ‘Depreme dirençli kentleşme’ oturumlarında yapılan tespitler ve önerilerde ise şunlar yer aldı: “Aktif fayların bulunmadığı alanlarda depremin yıkıcı hasarlara neden olabileceği ve bu nedenle Antalya çevresinde başta zemin büyütmesinin etkin olduğu zeminler olmak üzere tüm zeminlerde yönetmeliklere uygun yüksek kalitede yapıların üretilmesi gerekmektedir. Akdeniz'deki deniz altı fay hatlarının uzunlukları ve yayılımları hakkında bilgi eksikliği olduğundan olası büyük depremlerin boyutları tam olarak kestirilememesi nedeniyle deniz altı jeolojik araştırmalarının başlatılması gerekmektedir. Özellikle 2000 yılı öncesi yapılar, deprem riski taşımakta ve can güvenliği açısından risk oluşturmaktadır. Bu yapılar için güçlendirme veya yeniden inşa gibi çözüm yöntemleri önem taşımaktadır. Kentin dönüşümü için gereken bütçe yüksek olacağından öncelikli olarak riskli yapıların belirlenmesi ve bilimsel verilere dayalı olarak mikro bölgeleme etüt çalışmalarının yapılması gerekmektedir. 2000 yılı öncesi inşa edilmiş yapıların deprem risklerinin belirlenmesi için yerinde yapılan çalışmaların yanı sıra mekânsal veriye dayalı uzaktan algılama gibi uydu teknolojileri de ele alınmalıdır. Antalya’nın dirençliliği hususunda ekonomik anlamda turizmin çeşitlendirilmesi, kentin tarım, kıyı kenti, tarihi kimlikleri de gözetilerek alternatif turizm potansiyellerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Çevresel açıdan kentte hızla artan nüfusa karşılık altyapının geliştirilmesi, açık yeşil alanların ile kentsel boşlukların arttırılması, sosyal açıdan, ruhsatsız yapılaşmanın en kısa sürede yerinde dönüşümünün sağlanarak kentin en dayanıksız alanlarını oluşturan bu bölgelerin teknik ve sosyal altyapısının iyileştirilmesi için politika ve planların geliştirilmesi ve acilen uygulamaya konulması gerekmektedir. Depremde korunma için yıkılmayan binaların iç mekanlarını oluşturan yapısal olmayan elemanların tespiti, raporlanması ve dayanımının artırılması için önlemler alınması gerekmektedir."
HEM KÜRESEL HEM YEREL SORUN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
İklim krizinin etkilerinin Antalya ve çevresinde afetlerle acı bir şekilde görülmekte olduğu dile getirilen oturumda, bu durumun küresel bir sorun olmasının yanı sıra yerel önlemlerin de alınması gerektiği vurgulandı. ‘İklim değişikliği ve çevre’ panellerinde ortaya çıkan tespitler ve öneriler şöyle sıralandı: “İklim değişikliğine uyum sağlamak adına gerekli yasal düzenlemeler ve yatırımlar hızla hayata geçirilmelidir. Bu süreçte finansman için ayrı bir fon oluşturulmalıdır. Antalya'da ticari binaların yoğun olduğu bir şehir olarak yer alan bu binaların enerji ve su tüketiminde kontrolsüz kaynak kullanımı söz konusu olmaktadır. Yasal düzenlemeler ve kota tanımlamalarıyla bina sahipleri veya işletmecileri, verimli kaynak kullanımına yönelik tedbirler almalıdır. Elektrikli araçların artışı, elektrik güç sistemini etkilemektedir. Dağıtım şirketlerinin akıllı şarj yönetim sistemleri kullanarak daha verimli bir dağıtım sistemi oluşturmaları önem arz etmektedir. Antalya'nın artık güneş enerjisi başkenti olması gerekmektedir ve bu konuda örnek uygulamalar yapılması için yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Özellikle güneş enerjisi santralleri için belediyelerden alınması gereken izinlerde prosedürü uzatan belgeler söz konusudur. Prosedürler yatırımcıyı teşvik edecek şekilde kısaltılmalıdır. Antalya’nın içme suyu ihtiyaçlarını karşılayan Kırkgöz su kaynakların debisi Devlet Su İşlerinin verilerine göre dramatik şekilde düşmektedir. Yağışların azalması, kontrolsüz sondajların artması, sulama projelerinin ve kooperatiflerin tarımsal sulamaya olan talebinin artması, nüfus artışı kaynaklı olarak içme suyu amaçlı sondajların artması sonucu Kırkgöz kaynakları kentin ihtiyacı karşılayamayacak duruma gelerek kuruma noktasına gelecektir. Bu sebeple kaçak sondajlar engellenmeli, artan nüfus göz önünde bulundurularak alternatif içme suyu kaynakları değerlendirilmelidir. Gıda israfını önlemek için konaklama işletmeleri ve evlerde alınacak tedbirler önemli olup israfın azaltılması, güvenilir gıda teminini artıracaktır. İklim değişikliğine uyumlu bitkisel üretim için kuraklık eylem planları hayata geçirilmeli, sulama sistemleri yenilenmeli ve atık suların tarımsal üretimde kullanımı teşvik edilmelidir. Kentleri dirençli kılmak ve insan kaynaklı etkileri en aza indirebilmek için kent peyzajlarında her ölçekte yapmamız gereken bazı temel önlemler bulunmaktadır. Özellikle kentlerin mavi yeşil altyapı kurgusu, su yönetimi, yeşil alanların nitelik ve nicelik yönünden geliştirilmesi, bina ölçeğinden kent ölçeğine kadar bütüncül ve peyzaj tabanlı şehircilik bakış açısıyla planlanması kentlerin ve dolayısıyla insanların geleceği açısından büyük önem taşımaktadır.” HABER/AYSU DURSUN