Akdeniz'in serin sularına bakan rüya şehir Antalya'nın kucağında, 18 Mart 1918'de Tarık Akıltopu'nun gözleri dünyaya açıldı. O, bu büyülü kentin ilk mimarı ve en içten aşıklarından biriydi. Gençlik yıllarını Antalya Lisesi'nin koridorlarında, bu cennet şehrin sırlarını çözmeye adadı. İlerleyen yıllarda ise sanatın gizli dünyasına adım attı; Mimar Sinan Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Mimarlık Bölümü'nde bilgelik ve estetikle dans etti. 1949'da, bu fakülteden mezun olarak Antalya'ya dönmenin heyecanıyla bürosunu kurdu.
Ancak, meslek hayatına ilk adımlarını attığında, istediği kadar müşteri bulamama zorluğuyla yüzleşti. Zira o yıllarda, mimarlık mesleği kent halkı arasında yeterince bilinmiyordu ve inşaatlar için gerekli planlama ve düzenlemeler de eksikti. Bu zorluklar, onu başka bir serüvene, askerlik görevine yönlendirdi. Sarıkamış toprakları, onun mimari yeteneklerinin ilk izlerini taşıdı birçok binanın inşasında onun emeği vardı.
1952 yılı geldiğinde, Tarık Akıltopu Antalya'ya geri döndü. Artık işler daha iyi gidiyordu çünkü belediye inşaatları için planlama zorunlu hale gelmişti. Akıltopu, Antalya'nın en çok aranan ismi haline geldi. Cumhuriyet sonrası inşa edilen her Antalya binasının üzerinde onun izleri bulunuyordu. Mimarlığın ötesine geçerek siyasete de adım attı ve 1955-1960 yılları arasında Belediye Başkanlığı Yardımcılığı görevini üstlendi.
ATATÜRK AŞKI
Atatürk'ün ilham verici önderliği, Akıltopu için bir başka tutkuydu. Heykeltıraş Hüseyin Gezer ile birlikte Cumhuriyet Meydanı'nda 'Ulusal Yükseliş Anıtı'nı yaratmak için sevgilerini harcadılar ve bu anıtın taşları arasında Tarık Akıltopu'nun imzası parlıyor.
Ancak Tarık Akıltopu'nun sevgisi yalnızca mimari eserlerle sınırlı değildi; o, bu büyülü şehre ve insanlarına duyduğu aşkla yanıp tutuşuyordu. Konyaaltı Plajı'na, o dönemin Belediye Başkanı tarafından yaptırılan 50 plaj evinin görevini üstlenerek, Antalya'nın güzelliklerine bir katkı daha sundu.
SANATIN HER RENGİ
Sanatın farklı renklerine ilgi duyan bu büyük ruh, Antalya Gazetesi'nde şiirler de kaleme aldı. Her dizede, bu cennet köşeye olan aşkını dile getirdi ve bu aşkı herkese anlattı. 2004 yılında, Antalya'nın kucağında sonsuz bir uykuya daldı ancak geride bıraktığı eserler ve Antalya'ya olan derin sevgisi, sonsuza dek yaşayacak. Haber/Erendiz ÖZKURT