Artvin, binlerce yıllık geçmişiyle birçok medeniyetin izlerini taşıyor. Antik çağlarda Kolhis ve İberya sınırları içinde yer alan şehir, Yunan mitolojisinde adı geçen Fasis Nehri ile ilişkilendirilen Çoruh Nehri kıyısında bulunuyor. Tarihi kaynaklar, Artvin’in Tunç Çağı’ndan itibaren yerleşim yeri olduğunu ve bölgede Kura-Aras kültürüne ait izler bulunduğunu gösteriyor. Şehir, M.Ö. 8. yüzyılda Kimmerlerin, M.Ö. 7. yüzyılda ise İskitlerin istilasına uğradı. Ardından sırasıyla İberya Krallığı, Pontus ve Roma’nın egemenliği altına girdi. Orta Çağ’da Gürcülerin önemli merkezlerinden biri olan Artvin, Tao-Klarceti bölgesinde stratejik bir öneme sahipti. 8. ve 9. yüzyıllarda Gürcü soylular tarafından yönetilen bölge, birleşik Gürcistan Krallığı’na katıldı. Gürcistan Krallığı'nın parçalanmasının ve Moğol istilalarının ardından bölge, 13. yüzyılda Gürcü atabeglerin kontrolüne geçti. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine giren Artvin, Çıldır Eyaleti’ne bağlı Livana Sancağı’nın merkezi haline geldi. Osmanlı döneminde zeytin ve incir bahçeleriyle süslü olan şehir, ticaret ve tarımla öne çıktı.
Artvin 3878

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Rusların eline geçen Artvin, bu dönemde önemli bir nüfus hareketine sahne oldu. Gürcülerin büyük bir kısmı bölgeden göç ederken şehirde Müslümanlar ve Ermeniler ağırlık kazandı. 19. yüzyılın sonlarında yapılan nüfus sayımlarına göre Artvin Okrugu’nun nüfusunun yüzde 50,3’ünü Türkler, yüzde 34,5’ini Gürcüler ve yüzde 14,8’ini Ermeniler oluşturuyordu. Şehirde Türkçe, Gürcüce ve Ermenice başlıca konuşulan diller arasındaydı. O dönemde Artvin’de 2.000 ev bulunurken bunların 100’ü Gregoryen Ermenilere, 600’ü Katolik Ermenilere, geri kalanı ise Müslümanlara aitti. Şehirde beş cami, dört Katolik kilise ve bir Gregoryen kilisesi bulunuyordu. Aynı dönemde ticaretin büyük kısmını ise Ermeni nüfus yönetiyordu.
Artvin

I. Dünya Savaşı sırasında Rus ordusunun bölgeden çekilmesiyle Artvin, kısa bir süre bağımsız Gürcistan sınırları içinde kaldı. 1921 yılında Türk ordusunun gerçekleştirdiği harekâtla bölge Türkiye topraklarına katıldı. Cumhuriyet’in ilanından sonra bölge 4 Ocak 1936’da Çoruh’un adıyla il teşkil edildi. Çoruh ismi 17 Şubat 1956’da alınan kararla Artvin olarak değiştirildi ve il merkezi haline getirildi. Bugün, binlerce yıllık kültürel ve tarihî mirasıyla dikkat çeken Artvin, doğası, tarihi ve çok kültürlü geçmişiyle öne çıkan bir şehir olmaya devam ediyor.

PEKİ, ARTVİN İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Artvin’in ismi, farklı kültürlerin ve inançların etkisiyle oluşmuş bir geçmişe dayanıyor. Eski Gürcüce kaynaklarda ‘Artavani’ olarak geçen ve Gürcü tarihçi Vahuşti tarafından da bu şekilde anılan isim, Zerdüştilik inancına dayandırılıyor. Eski Farsça ‘Arta’ kelimesinden türeyen Artvin, Zerdüştilikte ‘Aša’ olarak bilinen tanrıya atıfta bulunuyor. Gürcüce ‘-ovani’ ekiyle birleşen bu isim, ‘Arta’yı barındıran yer’ anlamına geliyor. Araştırmacılar, bu ismin Artvin’de tanrı Arta adına yapılmış bir tapınağa işaret ettiğini belirtiyor. Zerdüştilik geleneğinde tapınakların genellikle akarsu kıyılarında inşa edildiği biliniyor. Bu nedenle Artvin’deki tapınağın, Çoruh Nehri kıyısında, Artvin Kalesi’nin bulunduğu bölgede olduğu düşünülüyor. 18. yüzyılın sonunda yazılmış Gürcüce kaynaklarda ise kentin adı ‘Artvanisi’ veya ‘Artavanisi’ olarak geçiyor.
X N Z1 Q I O E Nk Wcptmn Detfp Q

Artvin’in ismiyle ilgili halk arasında anlatılan farklı hikâyeler de dikkat çekiyor. Bir rivayete göre, Svetibari köyünden iki kardeş, Arutin ve Livane, Korzul Köprüsü yakınlarında eski bir kilise buldu. Köy halkı bu bölgeye yerleşti ve büyük kardeş Arutin’in adını yaşatmak için yeni yerleşim yerine Artvin adı verildi. Bir başka hikâye ise Ermenilere dayanıyor. Rivayete göre, Dvin şehrinin çeşitli istilalara uğramasının ardından Ermeni nüfus bölgeden göç etti ve ‘Yeni Dvin’ anlamına gelen Ard-Dvin adını verdikleri bir yerleşim kurdu. Bu rivayet, Türkçe kaynaklarda daha yaygın bir şekilde yer alsa da Svetibari hikâyesine daha az yer veriliyor. Artvin’in ismiyle ilgili bu farklı anlatılar, kentin tarih boyunca birçok kültürün etkisi altında şekillendiğini ortaya koyuyor.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK