​ATSO iyi ki var


2015 yılının güzel bir yaz günüydü ilk adım atışım kapısından, Antalya Kültür Sanat’ın. “Şehrimde yeni adresim” demiştim. Gerçekten de öyle oldu. Hani canınız sıkılır, arayacak bir dost, iyi gelecek bir ses ararsınız ya… İşte 2015 den beri bu güzel mekan benim en iyi dostum. Sessiz, sakin iyileştiriyor beni. Sanatla iyileştiriyor. Cecil Beaton’ın arşivinden derlenen ‘Portreler’ ve 18. yüzyılın ünlü ressamlarından Luigi Mayer’in ‘Gravürler’ sergileriyle başladı tanışma hikayemiz. Gezdiğim her yeni sergisinden ve katıldığım her etkinliğinden sonra, daima “ATSO iyi ki var!” dedim, diyorum. Ayrıca yine belirtmek isterim ki bu sergiler, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi işbirliği ile gerçekleşmesi sebebiyle kusursuz ve özel.
***
Dün sabah, ATSO Başkanı Davut Çetin’in belirttiği, nüfusun artışına karşı ters orantıyla düşen gazete satışlarıyla ilgili aynı endişeyi ben de duyuyorum. Elbette teknoloji ve internetin sınırsız, hızlı dünyasına uyum sağlamalıyız ama üretmek de zorundayız. Bunun için de elimizde hala kalemimiz ve kağıdımız var, her gece yeniden basılan bir gazetemiz var. Sadece gözle bir yazıya ne kadar dokunabilirsiniz? Parmaklarımızın altında sesi ve kokusuyla var olan bir gazetenin, kitabın gerçekliğine ihtiyacımız var. Bunun için de en çok yerel basının güçlü bir desteğe ihtiyacı var ama bu bambaşka bir yazı konusu.
***
Biz bu kenti tarihiyle iç içe yaşıyoruz. İşten eve, evden işe giderken yolumuzun üstünde gördüğümüz her eseri ihmal etmemeye çalışarak. Kendi adıma en azından böyle. Ne zaman Üç Kapılar’ın önünden geçsem, oradan geçen ve tüm yaşam kaygılarını geride bırakmış silinen yüzleri anarım. Kaleiçi’nde dolaşırken, aynı sokaklarda ayak izleri olan eski aşıkları düşünürüm. Ve bir de Antalya Kültür Sanat’ın bizimle buluşturduğu tarih var tabii. Bugün başlayan bahar sergisinde iki ayrı dünyanın kapılarını aralayacaksınız. ‘İmparatorluktan Portreler’ ve ‘Eşsiz Bir Tanıklığı Keşfederken’.
‘İmparatorluktan Portreler’ Avrupalı ressamların gözünden Osmanlı’yı anlatıyor ancak kimi hayal gücü kimi de gerçeği yansıtan detaylarla süslü eserler. Osmanlı’nın 18.yy ve 19.yy döneminde meşhur olan giyim tarzından etkilenen Avrupalıların aynı giysileri giyip verdiği pozlar da var bu eserlerin içinde. Bazı portrelerin ressamları bilinmiyor ama hepsi yağlı boya ve çok ince detayların yer aldığı eşsiz tablolar. Bugün saniyelik anlarla ölümsüzleştiriyoruz yüzlerimizi. Eskiden, gerçeği ya da düş gücünün yettiği kadarıyla bildiğini anlatırmış ressamlar. 20.yy başlarına kadar geçen sürede Osmanlı topraklarını ziyaret eden Avrupalı ressamların etkilendikleri ne varsa tuvallerine yansımış.
***
‘Ernst Krickl’ın Likya Günlüğü’ ise sizi tarihi ve coğrafi bir yolculuğa çıkaracak. 19. yüzyılın sonunda İzmir’den Antalya’ya yolculuk yapan Yüzbaşı Ernst Krickl bu keşif gezisi sırasında notlar tutup fotoğraflar çekmiş. Onun notlarıyla ve fotoğraflardan size bakan yüzlerle, tam 125 yıl geriye zamanda yolculuk yapabilirsiniz.
***
Siyah beyaz fotoğraflar ve baktığım bir tabloda göz göze geldiğim o yüzlerin artık yaşamadığını bilmek ne kadar hüzün verse de, sanatın iyileştirici etkisine minnettarım. Bu nedenle siz de bu iki sergiyi en kısa zamanda gezmeli ve sanatın enerji veren büyüsünü tam da yeni gelen baharla hissetmelisiniz.