Meslek gereği sabah işe gelir gelmez yerel gazeteleri gözden geçiririm. Bu işi yaparken iyiden iyiye sıkılmaya başladım. Buna ne yazılır diye oturup düşündüm iki tane şiir geçti elime birincisi Kazak Abdal’a ait Bu şiiri Kıraç seslendirdi ve çok güzel oldu.
Bakın ne diyor şiirde Kazak Abdal;
Eşeği saldım çayıra otlayıp karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra yoranında avradını
Münkir münafıkın huyu yıktı harap etti köyü
Ölüsüne bir tas suyu dökenin de avradını
İkinci şiir ise Konya Valisi iken vefat eden Kemal Katıtaş’a ait.
O da çok manidar. Hele günümüzdeki bazı sallabaş valiler düşünülürse oldukça anlamlı
“….DA AVRADINI”
Yere atmışlar cevherleri, bulanın da avradını.
Yalan dolan haberleri, Salanın da avradını.
Doğruya engel olana,
Hileyi düstur kılana,
Menfaat denen ummana,
Dalanın da avradını.
Çifte rozet takanın da,
Adaletsiz Bakanın da,
Yağ çekerek makamın da,
Kalanın da avradını.
Fare tutmayan kediye,
İltifat, bilmem ki niye,
Rüşvet, niyetli hediye,
Alanın da avradını.
Kemal’de coşuyor efkar
Sözü etmez kimseye kar,
Maliyetine riyakar, Olanın da avradını.
Ortaya yazdım alınan alınsın demeyeceğim. “100 tane gazete satmayıp belge gazetesiyim. En büyük benim, sadece biz okunuyoruz, İlçelere de gidiyorum” diyenin de….
At yalanı öpeyim inananı.
Kadron belli gücün belli paçavran belli.
Evinde aynası olmayan kendisini film yıldızı sanırmış.
Evine bir ayna al da boyuna posuna bak.
Bir de kulaklık tak ki çevrendeki dost bildiklerin sana neler söylüyor onu duy.