​Başucu kitabım


***
Okuduğu, izlediği ve dinlediği, o kişiye katlanarak, yenilenerek, değer kazandırsa keşke. Böyle temenniler geçtiği zaman gönlümden, soruyorum kendi kendime: “Muhakeme yeteneği nasıl ve nerede kazanılır?” Okullarda mı? Ezbere, sadece yüksek not almak ve ders saatlerini tamamlamak için okutulan, okunan metinlerle mi? Günümüzde, kimsenin (çocuk ve yetişkin) elinden bırakamadığı akıllı telefon oyunlarıyla mı? İdealize ettirilmeye çalışılan, saçma sapan diziler, televizyon programları ve yarışmalarla mı? Benim bulduğum ve ezelden bildiğim tek bir cevap var: Daha çok, daha sık okuyarak. Okuduğunu, sakin ve derin düşünerek.
***
Son on yıl içinde okuduğum kitapların bazılarını yeniden okumak istiyorum. Geçen yılki ben ve hatta geçen ayki ben ile şu anki ben arasında bile farklar varken, yıllar önce okuduğum bir kitap zihnimi taptaze yapmaz mı? Aynı kalmak, sıradana dönüşmek en büyük korkum. İşte bu nedenle sayfa sayfa altını çizdiğim satırlarıyla, kendimi tekrara düştüğümü hissettiğim an, yeniden okumaya başladığım bir kitap var: ‘Hayat’
***
Psikiyatri profesörü olan Engin Geçtan’ın kitaplarını okurken, cümlelerin içinden akan sözcükler ve sade anlatım dili, onun bir psikoterapist olduğunu okuyucuya asla hissettirmiyor. ‘Hayat’ı okuduktan sonra büyüsel ve bambaşka bir okuma deneyimi sunan ‘Tren’ isimli romanından da çok etkilenmiştim, tavsiye ederim.
***
‘Hayat’ bir roman değil. ‘Hayat’ size, kendi sınırlarınızı, bu sınırları ne kadar yansıttığınızı, içinizde ‘siz’ olduğuna inandığınız kişiyle, dışarıya sunduğunuz kişinin ne kadar aynı olduğunu sorgulatıyor. Kitaptan kısa bir alıntı olan aşağıdaki cümleyle ne demek istediğim daha net anlaşılabilir.
"İçsel yaşantının sınırları, konuşma dilinin sınırlarını aşıyor."
***
Engin Geçtan, bilimsel birikiminin, mesleği sayesinde kazandıklarıyla, dinlediği insanlar, okuduğu kitaplar ve yaşadığı ülkelerde gözlemledikleriyle nasıl bir araya geldiğini ve ‘Hayat’ a dönüştüğünü anlatıyor. Ve biz o ‘Hayat’ ı okurken kendi hayatımızı, aynaya bakar gibi tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Karşılaştığımız, bize ait olan bu hayatın (yazarın da kendi adına yaptığı yorumda olduğu gibi) içinde bulunduğu zamana ait binlerce talebi olsa da, aslında yıllar önce istediği, tam da sahip olduklarıdır.
***
‘Hayat’ ı okumalısınız. Günümüzde, insana dayatılan hızlı ve tüketerek yaşa saçmalığından nasıl uzak kalınır öğrenebilirsiniz. Öncelik sıralarını karıştırdığımız işin, eşyanın, paranın ve yalnız kalmaktan korkup aşk sandığımızın, aslında ruhumuzda hangi boşlukları doldurmaya çalışırken zamanımızdan çaldığını fark edebilirsiniz. O boşlukları bazen, sadece çıkarı için sizin dostluğunuzla doldurmaya çalışanları bir bakışta tanır, mış gibi yaparak sahte ve samimiyetten uzak yaşayanlardan korunabilirsiniz. ‘Hayat’ güzel ve hayat kadar gerçek.