İnsanoğlu sevgide fakirleşiyor, cömertlikleri azalıyor. İyilik ve sevgi tükendikçe yürekler çorak topraklara dönüyor. Oysa doğa mucizelerle dolu. Mitolojide emsalsiz hikâyelerde görürsünüz. Bergamalı Baukis ve Philemon’un “ıhlamur ve çınar ağacı” hikâyesi buna örnektir.
kadar sebze ve meyve yetiştirir, tanrılara şükrederek mutluluk ve huzur içinde yaşarlar. Tanrı Zeus zenginleşen halkının kendisine ve tapınaklara sunulan armağanlarla onur duyar. Son zamanlarda bu armağanlark esilir ve oğlu Hermes’i de yanına alarak iki yoksul köylü görüntüsünde halkın arasına dalar.
Zeus ve oğlu Hermes, iki fakir yabancı görüntüsünde evlerin kapısını çalmaya başlar. Fakat çaldıkları her kapı ya açılmaz, ya da açılmasıyla kapanması bir olur. Çaldıkları tüm kapılar yüzüne kapanan Zeus ve Hermes ormanın kenarındaki küçük kulübeye doğru yönelir. Kulübenin kapısını Philemon açar ve iki tanrı misafirini buyur eder içeriye. Karısı Baukis de fakir mutfağında eline geçirdiği yiyeceklerle hazırladığı yemeği masaya getirir. Zeus ve oğlu, bu sevgi dolu çifti hayranlıkla izler.
Philemon, Zeus ve oğluna şarap fıçısından ikram ettiği şarap azalmamakta az kalan şarabı bardaklara her boşalttığında fıçıdaki şarabın eksileceğine arttığını görür. Bunu Zeus’un yaptığını anlar. Zeus yaşlı çifte ‘Ey iyi ve cömert insanlar! Dileyin benden ne dilerseniz’ der. Her zaman mutlu yaşamış iki yaşlı insanın dileği şu olur:
Baukis; ‘Tanrım ben Philemon olmadan yaşayamam, onu da bensiz bırakamam.’
Sevgiyle karısının ellerini tutan Philemon da; ‘’Bizim en büyük mutluluğumuz birlikte olmamız. Ne karım benim gömüldüğümü görsün, ne de ben onu kucağımda mezara koyma acısını yaşayayım’’ der.
Baukis ve Philemon artık yaşama zor tutunan bedenleriyle güneşli bir gün bahçeye çıkarlar. Birden yere daha bir sağlam basar olup, kök salmaya başlarlar toprağa. Son kez aşkla bakıp sarılırlar insan bedenleriyle birbirlerine. Yavaş yavaş dal vermeye başlarlar. Ulu bir çınara dönüşen Philemon, beş parmaklı bir ele benzeyen yapraklarıyla uzanır Baukis’in dallarına doğru. Önce kalp şeklinde yapraklar çıkarır, sevgiyle bırakır el şeklindeki yapraklarının üzerine Philemon’un Baukis. Ardından mis kokulu sarı göbekli bembeyaz ıhlamur çiçekleri açar; şefkatle okşasın diye sevgilisini.
Aşk, sevgi, sadakat ve iyiliktir insanı ölümsüz yapan.
Aynı Baukis ve Philemon hikâyesindeki gibi.
Yüreklerimiz çoraklaşmadan, birbirimizi sevelim
Sait Faik’in dediği gibi: “Bir insanı sevmekle başlar her şey”
Çok mu zor?
Yazıma bir aforizma ile nokta koyayım;
Yaptığı iyiliğin karşılığını bekleyen tefecidir!