Benim açımdan konu kapandı

Ters Köşe’nin 30 Mayıs tarihli Patara kulisinin Cumhuriyet gazetesi tarafından çalındığını yazmıştım. Gazetede günler sonra yayınlanan “Yeni kazı başkanını ilk Cumhuriyet açıklıyor: Patara Koçak’a emanet” başlıklı haberde yer alan bilgiler 30 Mayıs tarihli o köşede yer alan detaylardı. Bunun üzerine “Cumhuriyet haberimizi çaldı” diye isyan ettik. Haberde imzası olan Öznur Oğraş Çolak aradı ve özür diledi. Amasız, fakatsız, lafı dolandırmadan, net bir özür. Son derece şık, ince, erdemli ve özlenen hareketler bunlar. 

‘İLK KEZ’İ HAVVA HOCA SÖYLEMİŞ

Patara’nın önceki kazı başkanı Havva İşkan’la konuştuğunu, bilgileri ondan aldığını belirten Çolak, “Bana bu haberin yayınlandığını söylemedi. Hatta ilk kez yayınlanacağını söyledi” diyor. Yani sağır sultanın bile duyduğu “Patara’da Tamince’nin bayrağı” başlıklı yazımızdan, Havva hocanın haberi olmamış. Amenna! Patara’yla ilgili yayınlananları, çıkan yazı ve haberleri yeterince takip etmiyorlar demek ki. Önemsemiyor da olabilirler, buna da amenna! Fakat bir bilgi, haber, gelişme yayınlanmış olduğu halde, başka birine “ilk kez yayınlanacak” demek hiç de bilimsel değil. “Bildiğim kadarıyla ilk kez sende yayınlanacak” demek daha doğru. 

ETİK KURULLARDA JÜRİ ÜYELİĞİ

Haberi yazan Öznur Oğraş Çolak, “Birinin haberini alıp kaynak göstermeden kullanmak daha önce hiç başıma gelmemişti. Bunu yaşayan, başına bu tür olaylar gelen gazeteci arkadaşlar var ama benim başıma ilk kez geliyor. Üstelik çeşitli komisyonlarda, jüri heyetlerinde yer alıyorum, etik hükümler veriyoruz. Başıma gelen bu olay o yüzden de çok yanlış oldu. Haberin daha önce yazılıp yazılmadığına bakmalıydım. Fakat bu gözümden kaçtı. Havva İşkan’ın verdiği bilgiye itibar ederek, ‘ilk kez’ diye yazdım. Sizden ve okuyucularımızdan özür diliyorum” diye konuştu. Ben özrünü aldım ve kabul ettim. Benim açımdan konu kapandı. Sizlere de iletiyorum.

Dilenci günlükleri

Herhangi bir milliyetçi, ırkçı ya da bir halkı küçümseme çabasıyla söylemiyorum; aslında nasıl söylemek gerektiği konusunda da çok kafa yordum ama daha iyi bir anlatım yolunu bulamadım. Memleketin başka yerlerinde de öyle midir bilmiyorum fakat Antalya’da Suriyeli dilenciler yeniden ortaya çıktı. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum faslına gelirsek, ülke ekonomisi ve sosyolojisi öylesine tuhaf, dengesiz, akıldışı bir hal aldı ki toplumun en alt sınıflarının yaptığı birçok iş artık ülkemiz insanları tarafından yapılmıyor. Mesela çöp toplayan, atık malzeme taşıyan Türk, Kürt, Çerkez insanlar kalmadı. Görünmez oldular. Buharlaşıp uçtular sanki. Halı yıkama, kaba inşaat, kaçak madencilik gibi işlerde de Suriyeliler istihdam ediliyor. Dilenciler de öyle. Artık Türkiye insanı, Anadolu halkı dilenmiyor, Suriyeliler dileniyor. Hem de çoluk çocuk. Bir kadın çocuklarıyla beraber oturuyor bir kaldırım dibine, dileniyor. Devlet de seyrediyor.