Bilecik, Türkiye’nin kuzeybatısında, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü geçmişiyle dikkat çeken bir şehir. Bu topraklarda yerleşimin izleri, milattan önce 3000’li yıllara kadar gidiyor. Antik çağlarda Traklar, Frigler, Bitinyalılar gibi uygarlıklar Bilecik’te hüküm sürdü. Şehrin o zamanki adı ‘Belekoma’ idi ve askeri yollar üzerinde bulunduğu için stratejik öneme sahipti. Roma ve Bizans dönemlerinde, ticaretin ve askeri faaliyetlerin geçtiği bir merkez olarak da değerini korudu. Bilecik’in kaderi, 13. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin doğuşuyla birlikte tamamen değişti. Osman Bey, küçük bir beylikten büyük bir devlete dönüşecek Osmanlı'nın temellerini burada attı. Bilecik’in çevresindeki savaşları kazanarak Bizans’ın elinden bu toprakları aldı ve Osmanlı’nın ilk toprakları olarak tarihe geçirdi. Bu sırada Osman Bey’in yanında, manevi rehberi olarak Şeyh Edebali vardı. Şeyh Edebali’nin nasihatleri, Osmanlı’nın kuruluş felsefesinin de temelini oluşturdu. Bilecik, sadece Osmanlı’nın ilk toprak parçası değil, aynı zamanda Şeyh Edebali'nin yaşamını sürdürdüğü bir şehir olarak da büyük önem kazandı.

Bilecik 1930Lar

Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde Bilecik, devletin yönetim merkezlerinden biri olarak kullanıldı ancak İstanbul’un fethiyle birlikte bu bölgenin idari merkez olma önemi azaldı. Yine de ticaret yollarının üzerinde yer aldığı için ticaret ve zanaatkârlık gibi alanlarda gelişim gösterdi. Aynı zamanda Bilecik, zengin topraklarıyla bir tarım merkezi haline geldi. Milli Mücadele dönemine gelindiğinde, Bilecik bu kez Kurtuluş Savaşı'nın önemli bir direniş merkezi olarak öne çıktı. Mustafa Kemal Atatürk, düşman işgaline karşı direnişi örgütlerken Bilecik'te dönemin önde gelen isimleriyle görüştü. Bu görüşmeler, savaşın yönünün belirlenmesinde kritik rol oynadı. Cumhuriyet’in ilanından sonra Bilecik, bağımsız bir il haline gelerek hızla modernleşmeye başladı ve sanayi alanında gelişim gösterdi. Günümüzde Bilecik, Türkiye'nin sanayi ve tarım alanlarında öne çıkan şehirlerinden biri. Mermer ve seramik sektörleriyle tanınıyor. Aynı zamanda Osmanlı tarihine ilgi duyanlar için cazip bir turizm merkezi. Şehirdeki Şeyh Edebali Türbesi, Osmanlı'nın kuruluş hikayesini anlatan müzeler ve tarihi yapılar, her yıl pek çok ziyaretçiyi ağırlıyor. Hem Osmanlı’nın köklerini yansıtan geçmişiyle hem de modern Türkiye’nin bir parçası olarak geleceğe bakan yüzüyle özel bir yer olma özelliğini koruyor.

Bilecik Şeyh Edebali Türbesi

PEKİ, BİLECİK İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Antik çağda Bilecik’in adı Agrilion ya da Agrileion olarak biliniyordu. Prof. Dr. Bilge Umar, bu adın aslında Akra-ilion kelimesinden geldiğini ve ‘dorukların boğaz yeri’ anlamını taşıdığını söylüyor. Bu isim, Bilecik’in yamaçlara kurulu yapısını yansıtıyor. Daha sonra Bizans döneminde buraya Belokoma adı verildi. Kome, o dönemde köy anlamına geliyordu ama Belo kelimesinin Bizans dilinde bir karşılığı yok. Tarihçi Ramsay’e göre, Bilecik adının Rum ağzında Belokoma şekline uyarlanmış olması mümkün. Bu adın Traklar ya da Frigyalılar gibi daha eski topluluklardan miras kalmış olabileceğini söyleyen tarihçiler de var. Bilecik isminin de zaman içinde Belekoma isminin halk ağzında değişerek Bilecik halini almasından geldiği düşünülüyor.

Kuplu Koyu Bilecik

Halk arasında Bilecik’in ismiyle ilgili başka hikayeler de var. Anlatılana göre, Anadolu’ya doğudan gelen bir topluluk, Bilecik civarında yerleşmek için uygun bir yer ararken garip bir olayla karşılaştı. Kullandıkları araçları bıraktıkları yerde bulamadılar. Araçlar sanki kendi kendine başka bir yere taşınmıştı. Bu durum birkaç kez tekrar edince topluluktan yaşlı bir adam, araçların bulunduğu yeri işaret ederek, ‘Bileydik, kentin temellerini buraya atardık’ dedi. Söylentiye göre bu ‘Bileydik’ sözü zamanla ‘Bilecik’ haline geldi. Bir başka hikayede ise Osman Gazi’nin seferlere çıkmadan önce askerlerine ‘Kılıçlarınızı iyi bileyleyin!’ dediği anlatılıyor. ‘Bileyleme’ kelimesi zamanla ‘Bilecik’ olarak anılmaya başlanıyor, şehrin adı da buradan geliyor.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK