Bir şehr-i İstanbul ki;

Sahiden İstanbul'a gitmenin en güzel tarafı Antalya'ya dönmek. İstanbul'un kafası karışmış, darmadağın olmuş. Özellikle de Anadolu yakası tam anlamıyla kocaman bir şantiye alanı durumunda. Kentsel dönüşüm nedeniyle bir taraftan yıkım, diğer taraftan yeni inşa edilmekte olan binalar. Her yerde iş makineleri haldur huldur, gürültü patırtı, çamur çelen yürümek değil, adım atmak zul. Tabii bölge inşaat alanı olunca, trafik de tepetaklak.

* * *

Yedi tepeli İstanbul gözümde tütünce, geçtiğimiz hafta patrondan izni kopardım ve de 10 günlüğüne hasret gidermek için İstanbul'a gittim. Hayallerim vardı, kendimce gezip göreceğim yerler vardı aklımın köşesinde. Mesela yandan çarklı ada vapuruna binip Burgazada'ya gitmek önceliğimdi. İstiklal Caddesi, Tünel, Osmanbey olmazsa olmazımdı. Mesela Piyer Loti'de kahve içip, tepeden İstanbul'u temaşa etmek falan filan.

* * *

Ehh havalar da iyi gidiyor, İstanbul'daki akrabayı taallukattan hava raporunu alıyorum günü gününe. Ah o da ne, Sabiha Gökçen'e yağmur, fırtına eşliğinde ayak bastım. Suadiye'ye gidene kadar girmediğimiz sokak arası kalmadı. Kentsel dönüşüm nedeniyle trafik akışı tersine dönmüş. Selam-ün Aleyküm İstanbul.

* * *

Neyse lafı dolandırmayalım hava tatsız, kah yağmur, kah fırtına daraldım. Hadi biraz bi yerlere gideyim gelmişken diyorum. Otobüsten in metrobüse bin oradan in vapura bin gitti üç saat. Tabii trafik de tahmin ettiğim gibi bir arapsaçı. Varmak istediğim yere varıyorum ama bi de bakıyorum enerji tükenmiş. Canım sıkkın. Amaan sende!

* * *

Haksızlık yapmayayım iki üç gün şans yüzüme güldü de tası tarağı topladım attım kendimi İstanbul sokaklarına. Tünel Galata Kulesi, Kuzguncuk Hidiv Kasrı, Mihrabat Korusu, Anadolu Hisarı ve Göksu Deresi falan derken Anadolu yakasının tozunu az da olsa süpürdüm.

* * *

Ve de o şamatacı martılar. Vapur seyahatlerinde simitle kandırdığım martılar. Benim neşeme neşe katan keyfimi yerine getiren martılar. Vapur yolculuklarımın neşeli arkadaşları. Siz bakmayın bana, son zamanlarda kelimenin tam anlamıyla müflis kibarı oldum. Kolayına mutlu olamıyorum. Yoksa İstanbul her şeye rağmen yine bir muhteşem, yine eşsiz. De, bu kez Antalya'yı ve gazetemi çok özledim. On günlük seyahatimi yarıda kesip, firar ettim. Bir kez daha 'İyi ki Antalya'da yaşıyorum' dedim. Hoş bulduk Antalya...