Biz 60’lı yıllarda doğanlar

Zor dönemin çocuklarıydık biz 60'lı yıllarda doğanlar...

Televizyon haftada üç gün, siyah beyazdı. Necefli maşrapa hayatımızın bir parçasıydı. Son olarak 'dıtttt' sesi duyulup, o ne olduğunu anlamadığımız daire içinde şekillerden oluşan sabit resmi görene kadar izlediğimiz bir hayal dünyasıydı televizyon.

Çocukluğumuzun telefonları tek renk olarak siyahtı. Sesi de klasikti. Evlerin zenginliğinin göstergesi idi. Komşular gelirdi 'Bir telefon edebilir miyim?' diye. Ya da hiç tanımadığımız biri arayıp komşumuz Ayşe Hanım ile görüşmek istediğini söylerdi. Bir mahallede bir telefon olması yeterliydi o yıllarda.

Şehirlerarası görüşmek için en az üç saat beklenirdi. Telefonun üzerine dantel örtü konulurdu. Bir nevi aksesuar görevi de vardı telefonun.

TomMiks,Teksas, Zagor benim gibi iki ağabeyi olan bir kız çocuğu için olmazsa olmazlardandı. Çoğunlukla ders kitaplarının arasına konulduğu öğretilmişti ağabeyler tarafından, anne geldiğinde ders çalışıyormuş gibi görünmek için. Kulver Kalesi, Suzi, Yüzbaşı çocukluğumuzun kahramanlarıydı.

Okulda değiş tokuş yapılan büyük bir TomMiks, Zagor, Teksas pazarı vardı.

Biz 60'lı yıllarda doğanlar Kemalettin Tuğcu kitapları ile büyüdük. Gözlerimizden yaşlar döküle döküle okumayı bırakamadığımız kitaplardı onlar. Hem okuyup hem 'İyi ki benim annem babam ölmedi' diye şükretmeyi öğreten kitaplardı.Kuşağımızın duygusallığında büyük katkısı olmuştu Kemalettin Tuğcu'nun.

Apartmanın bodrum katında tahta sandıklardan yapılan sahne, perde ve Karagöz Hacivat kuklalarını oynatarak mahallenin çocuklarını toplamak bize özgü ticaretti.

Gösteriyi izlemeye gelen her çocuktan toplanan paralar, derme çatma tiyatromuzun kurulmasında emeği geçenler arasında paylaşılırdı. Ta ki, bir komşunun anneye şikayetine kadar.

Bu şikayetin ardından devreye elalemin çocukları girerdi.

Elalemin çocukları annelerin bize örnek gösterdiği, nefret ettiğimiz çocuklardı ama gizli gizli merak ederdik onları. Nasıl çocuklardı bunlar? Nerede yaşıyorlardı?

Gazoz kapağı yarışı öyle ciddi, öyle çalışılması gereken bir konuydu ki biz 60'lı yıllarda doğanlar için, kazanan mahallenin olimpiyat şampiyonu muamelesi görürdü.

Yazlık sinemalarda tanıştık Hayal Perdesi'nin ilk starları ile. Dimdik oturmak zorunda kaldığımız hayli rahatsız tahta iskemleler üzerinde geçen 1.5 saat sonunda hayal kahramlarını da yanımıza alarak giderdik evimize.

Alaska Frigo satılırdı sinemalarda.Tahta bir kutu içinde. Yaldızlı kağıda sarılı, üzerinde markası, son kullanma tarihi, nerede üretildiği yer almayan. Gazoz sinema ile özdeşleşmiş klasiklerimizdendi. Atatürk Orman Çiftliği'nin kağıt kutulu, küçük plastik kaşıklı sade dondurması ise en büyük mutluluklardandı.

Bayramlar farklıydı biz 60'lı yıllarda doğan çocuklar için. Arife günü yapılan alışveriş, elbiseler, ayakkabılar. Ninelerin, dedelerin ellerinin öpülüp para alınması ve o paraların nakışlı mendiller arasında biriktirilmesinin adıydı bayram.

60'lı yıllarda doğan bizler, haftada bir gün yayınlanan Gırgır ile tanıdık mizahı. Zihni Sinir, girişimciliği ilk öğretendi bize.

Biz, 60'lı yıllarda doğanlar, ilk jean ile Karaköy'deki Amerikan pazarında tanıştık. Çoğunlukla beden uymadığı için, alınan jean bir tadilattan geçirilirdi. Boyu kısaltılır, beli daralttırılır, bacak genişliği alınırdı. Ama nedense bacak kısmı daraltılırken yan dikişler hep öne kayardı.

Biz 60'lı yıllarda doğanlar için aşk, arkadaşlık teklifi ile başlardı. Teklife olumlu yanıt alınınca artık aşk başlamış olurdu.Gizli gizli sokak başında üç beş dakika buluşmak, eğer yapılabilirse bir pastanede kazandibi yemek, gece el ayak çekilince salondaki telefonun kablosuna uzatma takarak, ses duyulmasın diye yorgan altında kan ter içinde konuşmaktan ibaretti aşk.

Biz 60'lı yıllarda doğanlar için mezuniyet en büyük gündü. Günler öncesinden yapılan hazırlıklar, geceyi biraz daha uzatmak için babadan yalvar yakar alınan 3 saatlik izin. Aksi gibi öyle çabuk geçerdi ki saatler. Aklımız bir dansta bir kapıda bizi bekleyecek olan babada kalırdı.

Biz 60'lı yıllarda doğan kız çocukları genellikle ağabeylerin koruması altındaydık. Yurtdışında üniversitede okuyan ağabey bile yeterdi bu koruma için. Haftada bir yazılan mektuplardaki satırları okurken yüreğe anlatılmaz bir sıkıntı çökerdi.

Kıbrıs Barış Harekatı'nda karartma da gördük biz 60'lı yıllarda doğanlar. Gazete manşetlerinde yer alan Kıbrıs'taki vahşetin fotoğrafları, 'Ayşe tatile çıktı' parolası yüreğimize kazınanlardandı.

Hasan Mutlucan türküleri ile uyandık 12 Eylül sabahına biz 60'lı yıllarda doğanlar. Sokak başlarında ellerinde silahlarla bekleyen askerlerin yanından geçip okula gittik.

Üniversite kazanma büyük prestijdi biz 60'lı yıllarda doğanlar için. Sınav tekti. Ya kazanırsın ya bir yıl daha beklersin. Üniversiteyi kazandınız mı başınız artık göğe ererdi.

Bohçamızda çok şey biriktirmemizin, renklerimizin çeşitliliğinin, hayatta durduğumuz noktanın farklılığının nedeni 60'lı yıllarda doğmamız galiba.

Geçmişimize ait unuttuklarımızı hatırlatmak istedim bu sabah.

Hepsi bu…