2016 yılının ilk turizm fuarı Hollanda’nın Utreht kentinde yapıldı.

Fuarın açılış günü haberlerde Sultanahmet Meydanı’ndaki hain terör saldırısı ile bizle beraber bütün dünya irkildi.

Terör, barışın, güvenin, huzurun olmadığı yerde yaşayamayacağı “TURİZM”e bu kez bilinçli saldırıyordu.

Saldırının bilinçli olduğu ortadaydı.

Ülkemizin turizm potansiyelinin 1. pazarı ALMAN turistler hedef alınmıştı.

2. pazarımız olan RUSYA ile zaten anlamsız bir sorun yaşıyorduk ve krizin dibine vurmak için yeni bir senaryo ortaya konuyordu.

Türkiye’nin güvenlik sorununun sorgulanmaya başlanacağını Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mahir Ünal’ın Antalya’daki ilk toplantısında belirtmiştik ve krizin sadece Rusya ile sınırlı olmadığını batıdaki olgun pazarlarımızda güvenlik ve insan hakları konusundaki eleştirilerin dozunun arttığını vurgulamıştık.

Hain terör saldırısı olmadan bir gün önce Almanya’daydım.

Gündemde halen yılbaşı gecesi kutlamaları sırasında Köln Dom Katedrali’nin önünde göçmen bazı grupların kadınlara saldırıp, tacizleri vardı.

Bunun sosyal ve ekonomik nedenleri açık oturumlarda hala konuşuluyordu.

Arabasına bindiğim alman taksi şoförü (ki artık nadiren varlar) bunun önüne geçilmesi için ya göçmenlerin sınırlandırılması veya onlara yeni iş olanaklarının yaratılmasını öneriyordu.

Sultanahmet saldırısı ile gündem doğal olarak hemen değişti. Almanlar bu saldırının kaynağının kısa zamanda bulunulması konusundaki ortak çalışmalar ve Türk yetkililerin şeffaf yaklaşımları takdir ettiler.

Bizlerin ve onların üzüntüleri ortaklaşınca “DAYANIŞMA” yeni bir anlam kazandı.


Almanya’da 52 yıldır yaşayan insanlarımız var.

Birinci kuşaktan kalanlar artık hayli azaldı.

2. kuşak bile yaşlandılar.

3. Kuşak ve 4 kuşağın büyük bölümü Alman pasaportlu.

Kariyer sahibi BİZİMKİLER umulmadık yerde karşınıza çıkıyorlar.

Alman toplumunda ticaret hayatında söz sahibi konumunda olanların sayısı giderek artıyor.

Eski yazılarımın birinde onların bazılarının ismini anmıştım. Göğsümüzü kabartan isimler her gün artıyor.

Seyrettiğim bir bilgi yarışmasında Türk kökenli futbolcuların ismini sıralıyor ve soyadlarının kimlere ait olduğunu soruyordu.

Evet, tüm Avrupa genelinde “BİZİMKİLER”in 7 milyona ulaştıkları hesap ediliyor.

Bankalardaki mevduatları, iş hacimleri, entelektüel, siyasi birikimlerinin analizlerine erişemedim ama çok merak ediyorum.

Şimdi, Türkiye’ye biçilen zor günler var. Oluşturulmaya çalışılan negatif imajların bir kısmı ülkemizde zaman zaman demokrasiye ters uygulamalar.

Hukukun üstünlüğü ve özgürlükler konusundaki Avrupa normlarının dışında kalan uygulamalar var. Bunlardan her aklıselim insanımız rahatsız.

Geçmişte yaşadığımız krizlerde turizmciler Avrupa’daki BİZİMKİLER’e; BU YIL TATİLİNİ MEMLEKETİNDE YAP diye kampanya başlatmıştı.

O zaman Avrupa’da Türk kökenli tur operatörü sayısı hayli fazlaydı. Onların bu kampanyaya verdiği katkı unutulamaz.

Bu gün yine “TATİLİNDE BİZE GEL” diye bir kampanya başlatmalıyız. Sektör ve Bakanlık birlikte yeni formüller geliştirebilir.

Konaklama sektörü BİZİMKİLERE ayrıcalık tanıyacaktır.

Sayın Bakan’ın onlara yazacağı “kişiye özel davet” mektubu çok anlamlı olacaktır. Geçen seçimlerde Başbakan adına gönderilen mektup “özel hayatın gizliliği” adına eleştirilmişti ama bu “milli bir meseledir” siyaset üstüdür.

Hatta “TATİLİNDE BİZE AKADAŞINLA GEL” diye bir kampanya da büyük ses getirir. Adım gibi eminim ki, BİZİMKİLER bu çağrıya çok olumlu cevap vereceklerdir ve biz de onları ÇOOOK Güzel ağırlayacağız.

Bu görüşümü Sayın Kültür ve Bakanı Sayın Mahir Ünal’a, Antalya Büyükşehir Başkanı Sayın Menderes Türel’in yanında ilettim.

Artık BİZİMKİLERİ ARKADAŞLARIYLA AĞIRLAMAYI BEKLİYORUZ.