Attalos yurdu anlamına gelen Antalya, Bergama Krallığı döneminde kurulmuş bir şehirdir. Antik yerleşimler bakımından yalnızca Türkiye için değil dünya genelinde de en zengin şehirlerden birisidir. Günümüzde arkeologlar tarafından çokça ilgi gören antik kentler Antalya'nın turistik açıdan ilgi görmesinde de büyük rol oynuyor. Pamphylia yani çok verimli anlamında da anılan, hem tarihi hem de doğal güzellikleri bakımından oldukça zengin bir kent. Hem merkezde hem de ilçelerinde çok değerli antik kentler bulunduruyor. Bu ilçeler içerisinde en dikkat çekici olanlarından birisi de Serik’tir. Serik, Antalya ilk merkezine yaklaşık 40 km uzaklıkta bir ilçedir. Antalya’nın popüler tatil merkezlerinden olan Serik, her yıl özellikle yaz ayları yerli ve yabancı turistler tarafından ziyaret edilmektedir. Antalya Serik ilçesi sınırları içerisinde birçok kültürel varlık ve doğal güzellikler bulunmaktadır. Tarihi, doğal güzellikleri ve turistik mekanlarıyla oldukça zengin bir bölge olduğundan her yıl yüz binlerce turistin ziyaret ettiği noktalardan biridir. İlçe, antik çağlardan günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve tarihi kalıntıları bugüne kadar korunarak gelmiştir. Bugün sizlerle bu buram buram tarih kokan ilçedeki antik kentlerden birini inceleyeceğiz, Sillyon Antik Kenti.PERGE İLE ASPENDOS ARASINDA YER ALIYOR
Öncelikle Sillyon Antik Kenti, Antalya’ya yaklaşık 40 km mesafede yer almaktadır. Antik dönemde Pamfilya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Sillyon, konum olarak Perge ile Aspendos arasında, her iki kentten de görülebilen, bir noktada yer almaktadır. M.Ö. 3. YÜZYILDA KENDİ PARASINI BASMAYA BAŞLAMIŞ
Sillyon Antik Kenti, antik çağın en zengin şehirlerinden biri olmuştur. M.Ö. 3. yüzyılda kendi parasını basmaya başlayan kentin ismi, paraların üzerinde, Sylviys olarak geçer. Sillyon olarak adlandırılmaya, muhtemelen Roma Dönemi’nde başlanmıştır. Bizans Dönemi’nde piskoposluk merkezi olan ve Selçuklu Dönemi’ni de yaşayan kent, köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Günümüzde o bölgede yaşayanlara ‘Asar’ denmektedir.MOPSOS VE CALCHAS İSİMLİ KAHRAMANLAR TARAFINDAN KURULDUĞU KABUL EDİLİYOR
Antik Kentin bulunduğu yer 2 antik şehir yani Perge ve Aspendos arasında yer alan bu Pamphylia şehri, yamaçları neredeyse tamamen dik, üzeri ise düzlük bir tepede kurulmuştur. Bu tepe, olağan dışı fiziksel yapısıyla uzaktan bile görülebilir. Sillyon’un da genel olarak Truva Savaşı’ndan sonra Mopsos ve Calchas isimli kahramanlar tarafından kurulduğu kabul edilir. Sillyon’da bulunan bir heykel kaidesinde tarihte Büyük İskender’e karşı direnen kent olarak geçer, askerlerin yanı sıra paralı askerlerden de destek alarak kendilerini iyi müdafaa etmişlerdir. Sillyon’un her açıdan Pers döneminden beri askeri bir üs olduğu görülür. Helenistik, Roma, Bizans ve Selçuklu çağlarından kalan harabeler ve surlar, şehrin askeri kimliğini uzun süre koruduğunu gösterir.MİMARİ YAPI VE KALINTILAR
Sillyon Antik Kenti’nin kalıntıları muhteşem bir görünüm sunar. Yanköy’den tepeye doğru düz patikayı tırmanan birinin karşılaşacağı ilk şey aşağı giriş kapısıdır. Bu kapı, iki dikdörtgen kule ve at nalı şeklinde bir avludan oluşur. Kapı, planlarıyla ve duvar işçiliğiyle Perge’nin Helenistik kapısına benzer. Buradan yola çıkılırsa, kapı M.Ö. üçüncü yüzyıla tarihlendirilebilir. Kentin, Perge Antik Kenti ile yaşıt olduğu ileri sürülmekte olup, kentin batı yamacında Helenistik devre ait oldukları anlaşılan ve itinalı bir taş işçiliği gösteren surlar, kuleler, bastiyonlar, kapılar ve kente ulaşan patikalar görülür. Kentin anayolu üzerinde bölgenin kaya taşlarından gayet güzel taş işçiliğini gösteren ve sol tarafta yer alan, Helenistik devre tarihlenen bir duvarın en dikkate değer yönü bir sıra halindeki pencerelerdir. Olasılıkla kuzey kısımdaki rampaları gözaltında bulundurmak için inşa olunan bu pencereler çeşitli yükseklikteydi. Bu pencerelerden bakıldığı zaman büyük bir alan görülebilmektedir.Antik Kent sarp kenarda olduğundan, eğimin en az olduğu batı ve güneybatı bölümlerinde surlar, kuleler, siperler dikilmiştir. Bunlar, özenli bir taş işçiliği ve büyük teknik uzmanlık sergiler. Şehrin en eski kalıntıları ana giriş kapısının kuzeydoğusundadır. Burada bir kişinin ilk karşılaştığı yapı, Bizans döneminden kalan iki katlı, yüksek duvarlı bir binadır. Yapı iyi bir durumda da olsa işlevi henüz anlaşılamamıştır.BUGÜN BU LEHÇE İLE YAZILMIŞ BİLİNEN EN UZUN VE EN ÖNEMLİ BELGE
Bu yapının sonunda, Sillyon’un en önemli yapılarından biri, Helenistik döneme ait 7×55 metre boyutunda bir Palaestra vardır. Palaestra’nın batı duvarında 10 tane değişik boyutlarda pencere vardır. Biraz daha ileride zarif kapısı olan ve duvarları özenle yapılmış küçük bir Helenistik yapı vardır. Yapının ünü, kapının üzerindeki yerel Pamphylia lehçesi ile yazılmış yazıttan gelmektedir. 30 satır uzunluğundaki yazıt, bugün bu lehçe ile yazılmış bilinen en uzun ve en önemli belgedir. Ne yazık ki daha sonraki tarihlerde kapıda bir delik açılarak yazıtın bir bölümü yok edilmiştir.
Yunan harfleri ile yazılan bu lehçe, M.S. birinci yüzyıla kadar Pamphylia’nın genişçe bir kısmında kullanılmışsa da bu tarihten sonra giderek unutulmuş ve yerini Yunanca’ya bırakmıştır. Avusturyalı araştırmacı Lanckoronski’nin seyahat notlarında 1884’te devlet tarafından çok iyi korunduğunu belirttiği Sillyon tiyatrosu ve onun hemen yanındaki odeon 1969’daki toprak kaymasında tepeden aşağı göçmüş ve geriye sadece caeva’nın seyircilerin oturduğu 11 sıra basamağı kalmıştır.
HEM TARİHİ HEM DE GÖRSEL BİR ŞÖLEN
Antik kent çevresindeki doğal güzellikleriyle de ünlüdür ve birçok turist tarafından ziyaret edilmektedir. Her yıl on binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen Sillyon Antik Kenti, Serik’in simgelerindendir. Bölgeyle özdeşleşen mimari yapısıyla oldukça dikkat çeken kent, ziyaretçilerine hem tarihi hem de görsel bir şölen sunmaktadır. HABER/BUSE ER