Antalya Liman İşletmesinde göreve başladığımda, rıhtıma bağlı bulunan, balıkçı teknesine benzer, 35-40 metre boyunda Catıa-m isimli gemiyi sordum. Bana anlatılan hikaye tirajı-komikti.
Sayın Turgut Özal Başbakan iken, Akdeniz’de TSK’nın “Deniz Kurdu” tatbikatlarını izlemek için helikopterle Antalya- Mersin istikametinde uçarken, “Taşucu” açıklarında, makinesi çalışmaz halde dalgalarla boğuşan, bir balıkçı teknesini görüyorlar. Turgut Özal’ı denizden izleyen hücum botlarına emir vererek, “balıkçı teknesine yardım edilmesini” istiyor. Bu hücum botlarından bir tanesi, yardımcı olmak gayesiyle dümenini balıkçı teknesinden tarafa kırıyor.
Catia-m gemisi Lübnan bayraklı bir gemi. O tarihe kadar Türkiye kıyılarından görülen en büyük uyuşturucu kaçakçılığını yapan bir gemi. Başbakan Turgut Özal’ın kendilerini gördüğü sırada geminin motorları arızalanmış, onarım yapılması esnasında, kıyılarımıza doğru sürüklenmektedir.
Başbakanın emriyle, kendilerine yardım etmek amacıyla, üzerine yönelmiş hücum botun geldiğini görünce; Gemi mürettebatından bazı tayfalar korkudan kendilerini denize atıyor ve yaklaşık 2 mil uzaklıktaki kıyıya doğru yüzmeye başlıyorlar. Askeri gemimiz bu durumdan kuşku duyarak, gemiye indirdiği arama timine araştırma yaptırıyor ki gemide bir şey bulunamıyor. Yine de Catia-m gemisi yedeklenerek, Antalya limanına çekiliyor ve polise haber veriliyor. Polisin yaptığı araştırmada, balıkçı ağlarının altındaki uyuşturucu ortaya çıkartılıyor ve gemi limana bağlanıyor.
Bu gemiden kurtulmak, Hayali ihracattan yakalanmış Şafak 1 Gemisinden kurtulmaktan daha zordu. Polis ve uyuşturucu madde kaçakçılığı işin içine girince, olayı çözmek daha da güçleşiyordu. Bir gün beni ziyarete gelen limanımız Baş Pilotu Güray Kaptan “Müdür Bey, bu Catia-m gemisi Belçika yapısı bir gemiymiş. Biliyor musunuz? Kaptan Cousto’nun çalıştığı firma için bu gemi yapılmış” dedi. Aşağıya rıhtıma inip, geminin tersane tabelasını okuduk. Tabeladaki firma ismi “loyd” idi. Kayıtları tetkik ettik. Gazetelerde çıkan haberin bir kısmı doğruydu. Diğer kısmı ise hayali olarak doldurulmuştu.
Gemiyi Belçika tersanesine yaptıran firma, gerçekten Kaptan Cousto’nun bir tarihte çalıştığı firmaydı. Fakat bu teknenin Kaptan Cousta tarafından kullanıldığı anlamına gelir miydi?
Bir gün, limanda gazetecilerle sohbet ederken, O sıralar Anadolu Ajansında görev yapan, hemşerim Sevgili Fikri Cinokur’a şaka yollu “Kaptan Cousto’nun teknesi Antalya’da müşteri bekliyor” dedim. Çünkü o sıralarda Maliye’yi sıkıştırarak, bu satışı biran önce yapmaları için, Antalya Valiliğinde teşebbüslerimiz yoğunlaşmıştı.
Aradan bir hafta geçmeden, tüm Türkiye basını “Kaptan Cousto’nun teknesi, Antalya’da müşteri bekliyor” diye yazdı. Ardan çok geçmeden, Koç ailesinin çok yakını olan Sevgili Salih Cabur ağbeyimiz beni aradı. Mustafa Koç’un tekneyle ilgilendiğini söyledi. Bir bayram sabahı, Sayın Mustafa Koç ve beraberindekiler, sabahleyin limana geldiler. Onlara sıcak simit ve çay ikram ettim. Yanıma Güray Kaptanı alarak, misafirlerimle birlikte Catia-m teknesini incelmeye geçtik.
Sayın Mustafa Koç’un yanında gelen beyefendi, muhtemelen tersaneci biriydi. Gördüğü her şeyi Mustafa beye söylüyordu. Teknenin Karina saçlarından, güvertesine kadar, o ana kadar gördüğü tüm kusurları patronuna söyledi.
Teknenin en iyi kalmış yeri, makine bölümüydü. Bakma sırası makine bölümüne gelmişti. Güray Kaptanla birlikte dersimize iyi çalışmıştık. Daha önceden kararlaştırdığımız gibi, Güray Kaptan “Ya şu temiz makinelere ne dersiniz?” dedi. Bu laf üzerine iş bitmiş, Sayın Mustafa Koç tekneyi almaya talip olmuştu.
Catia- m den kurtulduktan 1-2 ay sonra, beni Salih ağabey aradı. “Bu teknenin Kaptan Cousto’ya ait olduğuna dair elinizde belge varsa, o belgeleri Rahmi Koç Bey istiyor” deyince, bende “bu basının uydurması ağabey, söylentilere inanma” dedim. Salih ağabey bu sözleri benden duyunca, telefonda bir müddet konuşamadı.