Partisinin seçim hazırlıklarını değerlendirmek ve yeni seçim stratejilerini, seçimin nasıl yönetileceğini değerlendirmek üzere Antalya'da bulunan Erdoğdu, il başkanlığında düzenlenen basın toplantısında 7 Haziran seçimleri öncesi dile getirdikleri 'Türkiye'nin özgür, eşit ve adil bir ortamda seçime gitmediği' iddiasının hala geçerliliğini koruduğunu söyledi.
EŞİT, ADİL VE ÖZGÜR SEÇİM
Seçim güvenliğinin sadece sandık çevresinin güvenlik sorunu olarak ortaya konamayacağını savunan Erdoğdu, bütün bir mekanın, altyapının, kentsel mekanların, köylerin, binaların güvenliğinden bahsettiklerini dile getirdi. Bununla birlikte seçim güvenliğinden bahsedebilmek için iletişim ve medya özgürlüğünün de sağlanmış olması gerektiğini aktaran Erdoğdu, kişisel güvenliğin sağlanmasının da seçim güvenliği içinde olduğunu dile getirdi. Erdoğdu, şöyle konuştu:
“Seçim güvenliği sadece o gün o sandığın başında olan güvenlik önlemlerinden ibaret değildir. Eğer bir ülkede medyaya yapılan saldırılarda birisi çıkıp, bağırabiliyorsa, '1 Kasım'da, sandıktan çıkmasan da, seni başkan yapacağız' diye ve bu kişi bir siyasi partinin temsilcisi konumundaysa, eğer seçimden önce '400 milletvekili olsaydı kaos olmazdı' diye bir tehdit unsuru vatandaşın önüne konabiliyorsa, eğer seçimden önce bütün ülkede bir saldırı ve şiddet ortamı gelişmişse, eğer seçimlerden önce şehit yakınlarına dahi 'karaktersiz' diyebilecek bir yıldırma ortamı yaratılmışsa seçim güvenliği tehlikeye girmiş demektir."
Haziran seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın il il gezerek bir siyasiye partiye oy istediğini, kamu görevlilerinin siyasi partinin temsilcisi gibi çalıştırıldığını ve kamusal kaynakları bir siyasi partinin daha fazla milletvekili çıkarılması için kullanıldığını savunan Erdoğdu, şimdi bu ortama bir de PKK terörün yarattığı şiddet ortamının eklendiğini söyledi.
SEÇİME KATILIM DÜŞEBİLİRŞiddet ve PKK terörünü yarattığı can ve mal güvenliği sorununun bütün bir il ile ilçe halkına korku, yıldırma olarak döndüğünü savunan Erdoğdu, “Böyle olduğu zaman da önümüzdeki seçimlerde sandığa gitmeme, gidememe eğilimi belirebilir. Mutlaka ama mutlaka seçimde sandığa gitmek ve mutlaka Türkiye'nin dünyaya örnek olduğu seçimlere yüksek katılma oranını korumak ve millet iradesinin sandıkta kendi ifadesini bulması için elimizden geleni yapmak zorundayız" diye konuştu.
Türkiye'nin hem bir erken seçime zorlanmış olması hem de terör ortamının yarattığı güvensizliğin insanları asla sandıktan uzaklaştırmaması gerektiğini belirten Erdoğdu, sokağa çıkma yasağının kalktığı Cizre'de nasıl bir seçim ortamı beklediklerine ilişkin bir soruya ise şöyle karşılık verdi:
“Sadece Cizre değil 10 - 15 arası il, 20 bine yakın sandık 4 küsür milyon seçmen diyebileceğimiz, bütün bu sorunlu olarak görebileceğimiz yerlerde nasıl bir seçim olur, eğer seçimin eşit, özgür, adil bir ortamda yapılması noktasında yetkililer, bunun içinde Cumhurbaşkanı da var, kararlılık gösterilirse, bu hükümet seçim hükümeti gibi çalışırsa gayet güzel bir seçim olur. Bugün Cizre için sorulan bu soru yarın Yüksekova için sorulacak. Orada hükümetin gerçekten eşit, özgür, adil seçim yapma kararlığını göstermesi lazım. Uygulanması olanaksız bir taşımalı seçim öngörülmüştü. Ne yapacaksınız? 15 ili mi taşıyacaksınız, kentlerde çok kritik mahaller var. Onarı yerinden kaldırıp mı taşıyacaksınız? Mesele sadece bir güvenlik genelgesiyle halledilecek değil. Zihniyet değişikliği lazım, demokrasiye saygı lazım, yargının bağımsızlığı lazım, basın özgürlüğüne saygı lazım."
CHP CUMHURBAŞKANIN MEYDANLARA İNMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK
Türkiye'nin seçime gittiği bu ortamın bizzat sorumlusu olarak Ak Parti iktidarını işaret eden Erdoğdu, “CHP bu seçimlerin güvenli ortamda yapılması için bütün mücadelesini verecek. 7 Haziran'dan önce olduğu gibi Cumhurbaşkanı'nın bir siyasi partiye oy toplamaya çıkmasının mutlaka önüne geçilmesini talep edecek" dedi.
12 EYLÜL'DEN DAHA DRAMATİK
Antalya'da Erdoğdu'ya eşlik eden Genel Başkan Başdanışmanı Erdal Aksünger, 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden bugün 35 yıl geçtiğini belirterek başladığı konuşmasında “12 Eylül'de 1 milyonun üzerinde kişi fişlendi, 650 binin üzerinde insan cezaevine girdi ve gencecik insanlar asıldı. Hala o günün travmasını atlatamayan insanlar var. İnsanlar 12 Eylül'ü neredeyse arıyor. Bir diktatörlük yaşandığını kabul ediyor, 'O gün bile böyle değildi' diyen insanlar var" diye konuştu.