İç Anadolu’nun kuzeyi ile Orta Karadeniz bölgesinin iç kısımlarında kalan ve bulunduğu konumun önemli şehirlerinden biri olan Çorum, geçmişten günümüze kesintisiz bir yerleşim merkezi olarak Anadolu’nun tarih sahnesinde önemli bir rol üstlendi. 7.000 yılı aşkın köklü tarihiyle Çorum, Neolitik Çağ’dan günümüze kadar sayısız medeniyete ev sahipliği yaptı. Bölgede gerçekleştirilen arkeolojik kazılar, bu toprakların Hititler başta olmak üzere Frigler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Türk-İslam devletleri tarafından kullanıldığını ortaya koyuyor. Çorum’un en dikkat çekici dönemi, hiç şüphesiz Hitit medeniyetinin merkezi olduğu yıllar. M.Ö. 17. yüzyılda Hattuşa’yı başkent ilan eden Hititler, bu bölgeyi dünyanın en önemli siyasi ve kültürel merkezlerinden biri haline getirdi. Hattuşa, benzersiz şehir planlaması, anıtsal yapıları ve çivi yazılı tabletleriyle adeta dönemin medeniyet mirasını bugüne taşıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Hattuşa ve Alacahöyük gibi antik kentler, dünya tarihine ışık tutan eşsiz hazineler arasında yer alıyor.

Hattusa 1968
Hititler sonrası dönemde de Çorum, Anadolu’nun önemli bir bölgesi olmayı sürdürdü. Frigler, Lidyalılar ve Persler tarafından yönetilen bölge, Büyük İskender’in fetihleriyle Helenistik kültürle tanıştı. Daha sonra Roma ve Bizans yönetimine giren Çorum, bu dönemlerde Anadolu’daki ticaret yollarının merkezinde yer alarak ekonomik ve stratejik önemini korudu. Roma döneminden kalma kalıntılar ve Bizans’a ait dini yapılar, bu kültürel çeşitliliği gözler önüne seriyor. 1071 Malazgirt Zaferi’nin ardından Türkler tarafından ele geçirilen Çorum, Selçuklu Devleti’nin yönetimine geçti. Bu dönemde şehir, hem ticaret yollarının hem de Türk-İslam mimarisinin etkisiyle zenginleşti. Camiler, medreseler ve köprülerle donatılan şehir, Osmanlı döneminde de gelişimini sürdürdü. Osmanlı arşivlerinde, Çorum’un Anadolu’daki önemli ticaret merkezlerinden biri olarak kaydedildiği görülüyor.

Ali Pasa Hamami Corum
Cumhuriyet döneminde ise Çorum, tarım ve sanayide yaşadığı gelişimle modern Türkiye’nin güçlü şehirlerinden biri haline geldi. Geleneksel tarım ekonomisini sanayi yatırımlarıyla destekleyen şehir, aynı zamanda kültürel ve tarihi mirasını koruma çabalarını artırdı. Bu çabalar, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Hattuşa, Alacahöyük ve Şapinuva gibi antik yerleşimlerle taçlandı. Çorum sadece tarihiyle değil, kültürel değerleriyle de tanınıyor. Özellikle coğrafi işaret tesciline sahip leblebisi, şehrin simgesi halinde. Leblebi üretimindeki ustalık, Çorum’un sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde de tanınmasını sağlıyor. Bugün Çorum, köklü tarihi, kültürel zenginlikleri ve ekonomik gücüyle Türkiye’nin en değerli şehirlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Tarihin her dönemine tanıklık eden bu kadim şehir, geçmişin izlerini bugüne taşımaya ve ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunmaya devam ediyor.
PEKİ, ÇORUM İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Binlerce yıldır Anadolu’nun önemli şehirlerinden biri olan Çorum, farklı uygarlıkların izlerini günümüze taşıyor. Yerli Anadolu kültür geleneğini devam ettiren şehir, Müslüman Türkler tarafından 11. yüzyılda yeniden inşa edilerek bugünkü şehir yapısına kavuştu. Çorum’un isminin kökenine dair farklı görüşler bulunuyor. Bir teoriye göre Çorum adı, M.Ö. 3. yüzyılda Avrupa’dan Anadolu’ya geçerek Çorum, Sivas ve Yozgat çevresine yerleşen Galat topluluklarından Trokmu oymağından geliyor. Hititlerin eski başkenti Hattuşaş (Boğazköy) çevresine yerleşen bu topluluğun adı, zamanla Torokmu, ardından Çorumlu ve nihayet Çorum’a dönüşmüş olabilir. Bir diğer varsayım Çorum adının M.Ö. 90-80 yıllarında Pontus Krallığı’na bağlı Kapadokya valisi Gordios’tan türediğini iddia ediyor. Gordios’un yönettiği bölge ‘Gordiana’ olarak adlandırıldı ve bu isim zaman içinde Gordum ve ardından Çorum’a evirildi. Eski Yunan kaynaklarında ‘Niconia’ (Nikonya) adıyla geçen Çorum, Bizans döneminde ise ‘Evkaite’ olarak biliniyordu. 1072 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türkler tarafından fethedilen şehir, 16. yüzyıl sonlarında ‘Çorumlu’dan ‘Çorum’ olarak anılmaya başlandı. Tarihi kaynaklarda, Çorum’un fethi sırasında Melik Ahmet Danişmend’in şehri Bizanslılardan aldığı belirtiliyor. Bu süreçte yaşanan bir olay, şehrin tarihine ilginç bir hikâye olarak kazındı. Rivayete göre, Bizans halkı Melik Ahmet ve komutanlarını bir ziyafet sırasında zehirlemeyi planladı ancak Melik Ahmet, rüyasında bu tuzağı ve yaklaşan büyük bir depremi gördü. Rüyanın ardından komutanlarını ve askerlerini kaleden çıkardı. Kısa süre sonra gerçekleşen şiddetli deprem, kaleyi ve şehri yerle bir etti. Deprem sonrası Bizans halkı ‘Cürümlü’ yani suçlu olarak anılmaya başlandı. Bu ifade zamanla ‘Çorumlu’ya ve nihayet Çorum’a dönüştü. Bugün Çorum, bu zengin tarihiyle yalnızca bir şehir değil, farklı kültürlerin ve medeniyetlerin buluştuğu bir kesişim noktası olarak anılmayı sürdürüyor.

Yazilikaya Corum 1964

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK