Dans eden gazeteci

Mustafa Yiğit bu kentin iyi gazetecilerinden biridir. 5 isim verecek olsam, biri mutlaka Mustafa Yiğit olur. Geçmişte bir dönem birlikte çalıştık. Sabah gazetesinin eski günleriydi. Sahibinin Turgay Ciner olduğu yıllar yani. Ünal Ersözlü Antalya temsilcisiydi, Mustafa Yiğit de yardımcısı. Uzun bir süredir gazetecilik yapmıyor. Gazetecilik, yapılmadığı zaman biten bir iş değil. Hayatın neresine geçerseniz geçin, dünyanın neresine kaçarsanız kaçın, sizinle birlikte dolaşıp duruyor işte. Ömrünüzün sonuna kadar gazeteci olarak kalıyorsunuz bir şekilde.

MUHTEŞEM BİR GÖSTERİ

Aktif gazeteciliği bırakıp bambaşka bir alana yöneldi Mustafa Yiğit. Hayatının merkezine başka bir işi, uğraşı, sektörü aldı diyelim. Kulvar değiştirdi. Dans gösterileri organize ediyor. Anadolu Ateşi, Shaman gibi dans grupları yeni bir alan açtılar. Yüzü turizme de dönük olan bu alanın adı ‘dans tiyatrosu’. Hem beş yıldızlı otellerde, hem de kültür merkezlerinde sahne alıyorlar. Mustafa Yiğit’in ekibi de bir süredir yeni bir oyunla sahnede: Hürrem Sultan… Pazar akşamı Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde sahne aldılar. Tek kelimeyle muhteşem bir gösteriydi.

HÜRREM SULTAN’IN DANSI

Dansçıların büyük bir kısmı Rus ve Ukraynalı… Gösteride 8 ülkeden 35 sanatçı sahne alıyor. Bu ülkelerin ciddi bir bale, dans altyapısı var. Biz Türkler ise senkronize olamayan, birlikte ve uyumlu hareket edemeyen bir millet olduğumuz için bu dans olayını pek kıvıramıyoruz. Aslında gösterinin ismi ‘Hürrem Sultan’ olunca, insan Rus ya da Ukraynalı bir dans sanatçısını hiç yadırgamıyor. Malum Hürrem Sultan da Ukraynalı bir rahibin kızıydı ve saraya köle olarak gelmişti. Onun iktidarı dansla anlatılıyor.

6 EKİM’DE İKİNCİ GÖSTERİM

Gösteri baştan sona etkileyici… Hele finaldeki kırmızı perde dansı, adeta Osmanlı’nın, sarayın kanlı tarihini özetliyor. Hürrem Sultan’ı canlandıran dansçı, kırmızı bir perdenin içinde, havada dans ediyor. Kan ve ölüm dansı. Gösteriyi bu kadar övünce, ‘kaçırdık’ diye hayıflanabilirsiniz. Hayıflanmayın. Hürrem Sultan’ı kaçırmış değilsiniz. 6 Ekim’de tekrar sahnede olacak. Mustafa Yiğit’e dönersek; medyanın dışında da başarılı olan, iyi işlere imza atan gazeteciler bizi mutlu ediyor. İnsanın kabuğunu kırması, alan değiştirmesi, kendine yeni bir katman daha eklemesi müthiş güzel… Sınır tanımayan gazetecilere selam olsun!

Mevzu ne kadar ‘hassas’?

Bütün kent ahalisi olarak merak ettiğimiz, günlerce konuştuğumuz Konyaaltı Varyant ile Kuğulu Park arasındaki bölgenin ‘kesin korunacak hassas alan’ statüsünden çıkartılmasının altından Red Bull çıktı ya, mevzu kapandı mı? Tam aksine, bir sürü soru havada duruyor. Gücü olan, parası olan koruma kalkanını kaldırtabilir mi? Mesela parasını ödeyip, Sagalassos’taki Antoninler Çeşmesi’ni bir akşamlığına kapatıp, eşime, dostuma, arkadaşlarıma, kemancılar eşliğinde yemek verebilir miyim? Perge’de düğün yapabilir miyim? Neyse parası verelim. Meselenin bir boyutu bu… Diğer boyutu da bu koruma kalkanının ne zaman geri geleceği. Red Bull’un iki günlük atlama ve dalış etkinliği bittikten hemen sonra ‘korunması gereken hassas alan’ statümüze hemen kavuşacak mıyız? Yoksa ‘veleddalin amin’ mi diyelim? Koruma statüsü hazır kalkmışken, ardından başka bir şeyler de gelecek mi? Tabii bu arada, tramplenle atlamayı çok seven, bu konunun uzmanı gazeteciler de çıkacak ve etkinliği pek bir beğeneceklerdir. Bunun Antalya’nın tanıtımına, turizme, kente, ekonomiye, spor camiasına katkılarını ballandıra, ballandıra anlatacaklardır. Onlar pek bir beğendiği için, Red Bull’un tramplenler kalıcı hale de gelebilir.