Bugünün haberi dünden, yarınların haberi de bugünden gelir. Nasıl bir gelecek diye soranlara en güzel cevap bugündür. Tıpkı karşısında duran hiç tanımadığı kişiye “nasıl biri” diye merak edene “sen nasılsan, o da öyle” diye cevap veren gibi. Arpa ekenin buğday hasat etmediği gibi bugününde hangi tohumu toprağa ekiyorsa insan, geleceğinde de onu hasat edecektir. Bugün geçmişte gizli olduğu gibi, yarın da bugünde gizlidir. Başka bir ifade ile perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler ya aynen onun gibidir. Zamanın hızla geçmesine aldırmadan ekilen insanlık tohumları gün gelecek hep yeşerecektir. Lakin geçen zaman değerlendirilemediği sürece verimli yağmurlar boşa akıp gidecektir. Tabi yağmurdan önce tohumları toprakla buluşturmazsak eğer.
Biraz daha farklı açıdan baktığımızda ise çocuklar genellikle ebeveynlerinin yolundan gitmektedir. Eğer o ebeveynler doğru yolda ise çocuklar da doğru, yanlış yolda ise çocuklar da yanlış yolda olma ihtimali daha yüksektir. Kesinlikle bu şekilde olduğu ifade edilemez fakat genel anlamda elde edilen tecrübeler bunu göstermektedir. O halde anne ve babaların yarınlara bırakacağı en büyük miras çocuklarının iyi bir geleceğe ulaşma düşüncesine sahip olmasını sağlamaktır. Yoksa yatlar, katlar gibi miras bırakma yarışına girenlerin sonunu hepimiz yakinen görüyoruz, biliyoruz. Bedava hayatın hiçbir kıymet-i harbiyesi olmuyor.
Bu durumu en güzel izah eden atasözlerimizden biri de “dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış” sözüdür. Anlatılmak istenen ise yıllar önce yapılanların, aradan uzun yıllar geçse bile mutlaka ortaya çıkacağı, birilerinin bedel ödeyeceğidir. Öyleyse hayatımızda mümkün olduğunca koruk yememeye dikkat etmeliyiz. Sabırlı davranıp o korukların olgunlaşmasını bekleyip üzüm olunca yemeyi öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Ne demişler sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
Aksi halde yarınlara bedeli ağır yükleri miras olarak bırakmış oluruz ki, bu da birçok masum kişilerin hayatının kararması anlamına gelmektedir. Henüz doğmamış ama daha şimdiden ağır bedellerle karşı karşıya maruz kalanların hayatı yaşam değildir. Çünkü onlar hep bedel ödemekle yükümlü olduğu bir hayatı omuzlarında taşımaya mecburdur.
Taşıyabileceği yük kapasitesinden çok daha fazla yük taşımaya mecbur kalan nesiller yerine, geçmişinden ders alan, vizyon sahibi ve insanı, insanlığı yaşatmayı temel prensip edinme gibi duygu ve düşüncelerle donatılmış nesiller en güzel miras olacaktır. İnsanlığın darağacına çıkarılıp boynuna ilmeğin geçtiği, nefes almakta güçlük çekmesi günümüzde yadsınamaz bir gerçek olmasına karşın bu idealden ne bugün ne de yarınlar asla vazgeçmemelidir. Çünkü bizler her şeyden önce ve her şeye rağmen insan olduğumuzu bir lahza olsun unutmamalıyız.
Aksi halde yüzyıllarca nesiller bedel ödemeye ve ödetmeye mahkum edilmeye devam edecektir. “İyiliğe karşı iyilik herkesin işidir, kötülüğe karşı kötülük de herkesin işidir. Fakat kötülüğe karşı iyilik ER kişinin işidir” düsturu yeni nesillere bırakılabilecek en güzel miraslardan biridir. Her ne kadar birçok insan görünümlü canlılar bu tarzdaki hakiki insanları ezmeye kalksa bile insan, insanlığından asla ödün vermemelidir. Yarınlara en güzel mirasları bırakabilmek dileğiyle…