Değerli insan kimdir?

İki komşu ülkenin hükümdarları birbirlerine gönderdikleri armağanlarla zekalarının derecesini ölçmeye çalışırlarmış.Hükümdarlardan biri, ülkesinin en önemli heykeltıraşına bir karış yüksekliğinde, altından ve birbirinin tıpa tıp aynı olan üç insan heykeli yaptırmış. Heykellerin arasında bir fark olacak ama bu farkı sadece kendisi ve heykeltıraş bilecekmiş. Heykeller hazırlanmış, komşu ülkenin hükümdarına gönderilmiş. Heykellerin yanına bir de mektup iliştirilmiş.

'Bu üç heykelden biri, diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykelin hangisi olduğunu bulunca bana haber verir misiniz?'

Hediyeyi alan hükümdar heykelleri tarttırmış. Üç altın heykel gramına kadar eşit, boyları ve genişlikleri de aynı! Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtmış. Ama hiçbiri heykeller arasında bir fark görememiş. Sonunda zindandan kaçma planları hep boşa çıkan bir genç haber göndermiş. Salıverilmesi karşılığında farkı bulacağını söylemiş. Hükümdar çaresiz genci yanına çağırtmış.

Genç biraz inceledikten sonra çok ince bir tel getirilmesini istemiş. Teli birinci heykelciğin kulağından sokmuş, tel heykelin ağzından çıkmış. İkinci heykele de aynı işlemi yapmış, tel bu kez diğer kulaktan çıkmış. Üçüncü heykelde de, aynı tel kulaktan girmiş ama hiçbir yerden dışarı çıkmamış.

Ancak telin sığabileceği bir kanal, kalp hizasına kadar iniyor, oradan da öteye gitmiyormuş.Yani tel, kalpte kalıyormuş.Buna tanıklık yapan hükümdar, heykelleri gönderen komşu hükümdara farklı olan heykeli bulduğunu ve neden farklı olduğunu şöyle anlatmış:

'Kulağından gireni, ağzından çıkartan insan makbul değildir. Kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni, yüreğine gömen insandır.'

***

Tanrı Zeus tilkinin zekasına ve becerikliliğine hayrandır. Onu hayvanların kralı ilan eder. Ama yine de aklı karışıktır.'Bu hayvanı böyle yükselttik ya; bakalım huyu, suyu değişti mi, tamahından vazgeçti mi?' diye merak içindedir.Tilki kral, tahtırevanına kurulmuş tebaasının önünden geçerken, Tanrı Zeus bir böceği uçuruverir.Tilki böceği görünce dayanamaz, halini, yerini, şanını düşünmeden yerinden fırlar, ille de böceği yakalamak sevdasına düşer. Zeus bunu görünce kızar ve krallığı tilkinin elinden alır.

'Soysuzu giydir, kuşat, istediğin kadar yükselt; huyunu asla değiştiremezsin.'

***

Bazen 'başkalarını anlamak' ve 'anlayışlı olmak' konusunda çok fakirizdir.

Çünkü hepimiz önce kendimizin anlaşılmasını isteriz. Bu algı belki de insan doğasının parçası. Bernard Shaw'anlayışlı olmak' konusuna şöyle yaklaşmış;

'Bana karşı anlayışlı davranan tek kişi terzimdi. Her gördüğünde yeniden alırdı ölçülerimi. Onun dışında herkes, önceki ölçülerin bana uyacağını sandı.'

Kulağından gireni yüreğine gömen, yerini ve haddini bilen, hoşgörülü ve anlayışlı insanların çoğalması dileğimdir.