Duvarda gördüğüm üç kocaman kümeyi izlerken düşündüm... 'Denge kavramı ne demekti ve bugün hayatlarımızın neresindeydi?'
Sözlükanlamlarından birinde der ki,'Bir insanın ya da bir nesnenin devrilmeden, dikey durabilme halidir, denge.'
Fizik notlarında ise 'Bir cisim her durumda denge halinde kalıyorsa buna, 'bozulmaz denge'; bozulduğunda, başka bir şekilde tekrar dengesini bulabiliyorsa, 'kararsız denge' olarak ifade edilir. Ve bozulduğunda, dengesini tekrar bulabilmesi içinağırlık ve itme merkezlerinin aynı düşey üzerinde olması gerekir' şeklinde yazar.
Belki de ilk kez fizik dersleri ile hayatımıza giren bu kavram, hala hayatımızın çok içinde değil mi? Benim uzmanlık alanım fizik değil ama merak edipanlamaya çalışıp yeni konuların elimdekilerle harman olmasını sevdiğimden, bir karıştırmak istedim konuları birbirine yine.
Bugün ufacık zaman dilimlerinde bile hızlı hızlı geçişler yaşıyoruz. Etrafımıza ya da kendimize, çoğu zaman farkında bile olmadan bazen çocuk, bazen bir yetişkin, bazen de ebeveyn kimliklerimizden sesleniyoruz.Yapmaya çalıştığımız en yalın haliyle, 'bana göre doğru bu' dediklerimizle, dengede durmaya çalışmak aslında.
'Kararsız denge' durumundaykenya yeni bir denge merkezi oluşturmaya çalışıyoruzya da eski denge açılarımızı arıyoruz. Ve belki de böyle aşamalarda sahip olduğumuz en önemli şey 'ağırlık ve itme merkezlerimiz'. Ben bunu, içsel motivasyonuve yetişkin benlikte kalma becerisi kuvvetli insanların davranış modellerine benzetiyorum.Yani dengeyi değiştirmeye karar verdiğinde ya da bir sebeple kaybettiğinde, tekrar dilediği dengeye ulaşabilme gücüne ve planlamasına sahip olan insanlara…Merkez içimizde değil dedışarda ise, fizik kurallarında bu nasıl işler bilmiyorum ancak insan yaşamında dış motivatörlere bağlı denge kurmak biraz zor, biraz kontrol dışı ve değişkenliği daha yüksek, ama imkansız değil…
Bugün bize benzemeyen kümeleri ya da onları seçmiş insanları kolayca yargılıyor, ufak denge kaymalarında da kendimizi bolca sorguluyoruz. Ancak unutmamak gerekir ki dünya dönüşü sırasında eksen eğikliği oluştuğu için mevsimleri yaşayabiliyoruz ve her halinde kendimize iyi gelen bir anlam bulup, sevebiliyoruz.
Bunların tümünü bana en başta düşündüren, şu duvardaki kümelere gelince. Çiziyorum hemen size, ilkinde 'zihin', ikincisinde 'ruh', üçüncü kümede ise 'beden' yazıyor.
O zaman şimdine mi yapalım?Mesela kendi kümelerimize dönelim. Bu üç kümede olmasını istediğimizaçılarımızı bulalım.Mevsim geçişlerimizi de, kalmayı seçtiğimiz mevsimleri de kabul edelim. Ruhumuza, bedenimize ve zihnimize iyi bakmaya, onları geliştirmeye devam edelim. Çünkü denge tüm bunların tam kesiştiği yerde.