Denizci ülke değil, deniz ülkesi!

Bizlerin vizyon sahibi idarecilere ihtiyacımız olduğu bilinci ile dünyada kıyılarında düzenli sefer olmayan kaç ülke vardır?

Atatürk zaferden sonra iktisat kongresinde limanlar arası yolcu ve yük taşımasının önemini arz ediyor.

Derhal bu işlerin uzmanları araştırılıyor ve Osmanlı hükümetinde çalışmış Sadun Efendi (Güney) bizzat kendisi tarafından seçiliyor.

İşte Cumhuriyetimizin kıyılarımız boyunca düzenli sefer yapan gemileri Anafarta, Ülgen, Etrüsk, Tırhan, Kadeş, bu insanların eseri olarak ülkemize kazandırılıyor.

Sonra gelen ülke yöneticileri ne yapıyor?

Gemiler zarar ediyor gerekçesi ile karayollarına ağırlık veriliyor ve bugün Marmara adaları haricinde koskoca ülkenin sefer yapan gemisi yok.

Bu şartlarda 'Denizci Millet - Denizci Ülke' nasıl olacağız?

***

Son yıllarda Türk denizcilik sektöründe en çok tartışılan konuların başında ''Denizcileşmek' geliyor.

'Denizci ülke ve denizci millet' olmanın anahtarı olan denizcileşme, denizcilik gücüne hayat veren tüm alanlarda katma değer yaratma süreci olarak tanımlanıyor.

Bu süreç, devletin; idari, siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel alanlarda denizin öncü rolünü benimsemesi ile başarıya ulaşabilir.

Bir ülkenin denizcileşmesinin kalkınma ile doğrudan ilişkili olduğu her geçen gün daha da net şekilde ortaya çıkan bir gerçek.

Ülkemizde son yıllarda her alanda olduğu gibi denizcilik sektöründe de geleceğe yönelik pek çok hedef konuldu.

Türk denizcisinin başaramayacağı şey yoktur.

Bacasız sanayi olan denizcilik, Türkiye'nin çıkış yollarının en önemlilerinin başında geliyor.

Turizm, taşımacılık, gemi ve yat inşa sanayi olarak dünya ticaretinden daha fazla pay alabilmek ve rekabet edebilmek için gerekli tüm şartlara sahibiz.

Allah ülkemizi korusun, devletimize, milletimize zeval vermesin.

Selametle...

GÜNÜN SÖZÜ

''Denizciler öperler ve giderler.
Ve ölüm yatırır onları bir gece denizin döşeğine.
Hayranım öpüşlerde paylaşılan sevdaya, döşekte ve ekmekte paylaşılan.
Sevda bu, kimi sonsuza uzar, kimi bir yıldız gibi kayar.''

Pablo Neruda