Eskiler ne güzel söylemiş “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” diye. Tam tersini düşünürsek de “zehirli dil insanı yerin dibine batırır” diyebiliriz. O yüzden herkesin sahip olduğu bir dil var, onu da nasıl kullandığımız oldukça önemli.
Dil; insandaki duygu, düşünce ve hislerin dışa yansımasıdır. Yürekte yaşananların kelimelerle hayat bulması ve paylaşılmasıdır. Bazen zehirlere panzehir olur, bazen de hayatı zindan eder. Yanan tüm ışıkları söndürmeye yetecek kadar güce sahip olan dil, aynı zamanda tüm karanlıkları da aydınlatacak güçte olduğu unutulmamalıdır.
Tıpkı bıçak misali hangi amaçla kullandığınıza göre sonuç değişebilmektedir. Bıçakla ekmek keserseniz oldukça yararlı bir iş yapmış olursunuz, fakat insan keserseniz insanı ve insanlığı öldürmüş olursunuz. Özünde aynı bıçak olmasına karşın kullanım yeri ve amacı sonucu tamamen etkilemektedir.
Dilde aynen böyledir. Kimi dil vardır ki kararmış, buhrana girmiş ruhlara ümit ışığı olur, kimi dil de vardır ki gülistan bahçelerini bile bataklığa çevirir. Kem söz sahibine aittir sözü bir lahza olsun dimağlardan çıkartılmamalıdır. Kem sözlerin nefesle buluştuğu öfkeli anlarda dili kullanmak yerine kullanmamayı tercih etmeli, deprem etkisi oluşturacak sözlerin hayat bulması engellenmelidir.
Aksi halde başlayan girdabın içinde kaybolup giden tatlı diller gün yüzü göremeyecektir. Çok konuşmak yerine “söz gümüşse sükut altındır” prensibini şiar edinmeli, konuştuğu zamanda taşı gediğine koyacak şekilde dolu dolu konuşmalıdır. Kelimelerin bedava olduğunu bilmeli fakat bedava olmasına rağmen kelimeler yersiz ve gereksiz kullanılmamalıdır.
Günümüzde çevreyi analiz ettiğimizde görülen odur ki çok laf çok sorun doğurmaktadır. Lafın çok ya da az olması bir kenara içeriği daha da önem arz etmektedir. Her şeyden önce samimi bir dil kullanımının, mübalağadan ve gösterişten uzak ifadelerin en büyük reçete olduğu unutulmamalıdır. Abartılı iltifatlar, abartılı yermeler samimiyetsizliğin en büyük göstergesidir. Kıskançlığa sebebiyet vermeyecek kadar sevebilmek, kindarlığa götürmeyecek kadar kızabilmek dilin etkili ve dozunda kullanımına bağlıdır.
İlaç kullanımında bile dozunda alınmayan ilaçlar hastaya şifa vermez. Dil ile şifa bulmanın yolu dozunda kullanımdır. Kelimeleri gereksiz yere tüketmek veya kelime cimriliği yapmak şifa vermeyecektir. Sade olan güzeldir düşüncesi ile sade, yalın dil kullanımı sonucu insan ilişkileri daha samimi ve pozitif bir hal alacaktır.
Bazen gözün üstünde kaşın var misali çıkan tartışmalar son bulacak, en geçimsiz insanlar bile daha geçimli hale gelebilecektir. Önemli olan bıkmadan, yılmadan çevreye benzer düşünceleri aktarabilmemizdir. Samimiyetsiz çok sevgi yerine, samimi az sevgi tercih edilmelidir. Dilin kemiği yok ne gelirse söyler sözü hafızalardan silinmeli, uygunsuzca her yerde konuşulmamalıdır. Her zaman doğru ve samimi konuşan bir dil toplum bütünlüğünün en büyük gücü olduğu yeni nesillere de aktarılmalıdır.