​Dinle neyden


Susup da içime attıklarım var desem, hani şu sessiz ve vakur çığlığım… Yetişir hemen usta şairler. Boş zihinlerin kibirli seslerinden yorulunca aklıma gelir ney ve yâri: Neyzen Tevfik

Sözünü esirgemeyen olabilmek, korkmadan konuşabilmek zor. Aman bozulmasın gaflet içindekiler, “Günü geçirelim de evlerimize gidip boş boş televizyona bakalım yeter” derler içlerinden. Görsen, aman ne çalışkan, cevval, aferin onlara. Neden dert oluyor peki bana bu tembeller? Çünkü insanın doğasına aykırı davranan, çok konuşup az iş yapanlara tahammül edemiyorum. Kaçamıyorsam katlanmalıyım, duymamalıyım, görmemeliyim değil mi? Sosyal ağların ucuz mecralarında tek yaşam kaynağı orasıymış gibi ahkâm kesenler, iyiye iyi, doğruya doğru demekten, sadece kendi cahillikleri ortaya çıkmasın diye imtina edenler, esas sanatı, popülerlikle karıştıranlar…
En iyisi uzak kalmak teknolojinin yeni tüm oyuncaklarından.
***
Tam 138 yıl önce, 24 Mart tarihinde dünyaya gelen Neyzen Tevfik bugün yaşasaydı ne dizeler dinlerdik ondan kim bilir. Hiciv sanatı günümüzde o kadar rahat icra edilemiyor maalesef. Belki de her dönemin kendine özgü ruhuna ne iyi geliyorsa, onunla yetiniyoruz. Bizim ruhlarımız bugünden uzak geçmişin eserleriyle huzur buluyor ve bugünle en sıkı bağımız da yarına büyüttüğümüz umutlar. Ne diyorum ben? Sanki benden 100- 200 yıl önce yaşayanlar ‘an’ı sindirerek, doya doya ve hiç dünü özlemeyerek mi yaşıyordu? Hep aynı değil mi ‘of’ deme sebeplerimiz?
Ne diyor Neyzen Tevfik:
“Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,”

hande-i hurrem: neşeli gülüşler
devr-i şadi: mutlu devir
gussa-i matem: yas kederi
an-ı dem adem: insanın nefes alma an’ı
***
“Dinle neyden ki hikâye etmede,
Hep ayrılıktan şikayet etmede.”

Böyle işte, ney aklıma hep iki büyük ismi getiriyor.
Neyzen Tevfik ve Mevlana.
Okul sıralarında, Mevlana’nın Mesnevi eserinden dize dize ve kelime kelime ilhamla dolarken yıllar sonraya çocukluğumuzu büyüttük. Hepimiz okuduk, öğrendik ve sınavlardan geçtik değil mi? Unutan yoktur Mesnevi’yi ve özellikle şu dönemin göz bebeği cep telefonlarında renk renk süslenir, itina ile paylaşılır satırları. Paylaştığını anlayıp, özümseyip yaşasa…

Mevlana’nın ‘ney’ dediği o ‘insan’, ayrılıktan şikayet eden bugün ben olayım, olur mu?
Ayrılık parça parça eyledi sinemi,
Anlaşılır eyleyeyim diye aşk derdini.