Doğu Anadolu’nun yüksek dağları ve sert iklimi arasında saklı bir tarih barındıran Diyadin, yüzyıllar boyunca birçok medeniyetin izlerini taşıdı. M.Ö. 9. yüzyılda Urartuların inşa ettiği kalelerle tarih sahnesine çıkan Diyadin, zamanla Perslerin, Romalıların ve Bizanslıların hakimiyetine girdi. Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçukluların denetimine geçen bölge, Anadolu’nun Türkleşme sürecinde önemli bir nokta haline geldi. Ardından İlhanlılar, Akkoyunlular ve Safeviler bu topraklara hükmetti. 1514’te Osmanlı’nın Çaldıran Zaferi’yle birlikte Diyadin, Osmanlı sancaklarından biri haline geldi ve yüzyıllar boyunca doğunun önemli ticaret yollarından biri üzerinde varlığını sürdürdü.

19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşlarının etkisini en ağır hisseden yerlerden biri olan Diyadin, 1828-1829 ve 1877-1878 yıllarında Rus ordularının işgaline uğradı. Bölge halkı savaşın yıkıcı etkilerini doğrudan yaşarken köyler harap oldu, yerleşimler zarar gördü fakat Diyadin her seferinde yeniden ayağa kalkmayı başardı. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Ağrı’ya bağlı bir ilçe olan Diyadin, tarih boyunca geçirdiği dönüşümleri koruyarak bugünlere ulaştı. Doğal güzellikleriyle de öne çıkan ilçe, özellikle kaplıcalarıyla dikkat çekiyor. Geçmişten bugüne birçok medeniyete ev sahipliği yapan Diyadin, tarihi mirasını koruyarak yaşamaya devam ediyor.

PEKİ, DİYADİN İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Diyadin’in ismiyle ilgili farklı rivayetler bulunuyor. Yaygın görüşe göre, ilçe adını tarih boyunca bu bölgede hüküm süren medeniyetlerden aldı. Bazı kaynaklar, ismin Urartu dönemine kadar uzandığını öne sürerken bazı araştırmacılar ise Diyadin adının Farsça kökenli olduğunu belirtiyor. Farsça’da ‘Dîv-Din’ ifadesinin ‘inanç yeri’ anlamına geldiği, zamanla bu kelimenin değişerek Diyadin’e dönüştüğü iddia ediliyor. Bir diğer görüş ise ismin, bölgedeki aşiretlerden biri tarafından verildiği yönünde. Osmanlı arşivlerinde Diyadin adıyla anılan bölge, tarih boyunca farklı medeniyetlerin etkisinde kalarak bugünkü kimliğine kavuştu.

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK