1-      Termessos Antik Kenti

Termessos Antik KentiPisidia Bölgesi'nin ’Milyas’ olarak anılan güneybatı bölümünde, bugün ‘Güllük’ adını taşıyan Solymos Dağı’nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu’nun en eski halklarından Luvi'lerin soyundan gelme Solym’ler tarafından kurulmuş önemli bir antik kenttir. Termessos’un adı tarihi kayıtlarda ilk olarak MÖ 333’te Büyük İskender’in şehri kuşatmasıyla geçiyor.  Büyük İskender, Termessoslularla başa çıkamayınca şehri fethetmekten vazgeçmiş.

Antik Kent, çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanlarına sahip. Zengin mezar çeşitliliği ve bezemeler bulunuyor. Antik kent aşağı şehir ve yukarı şehir (Akropol) olarak iki kısma ayrılıyor. Kentin en önemli kalıntıları arasında şehir surları, kuleler, kral yolu, Hadrian kapısı, gymnasium, agora, tiyatro, odeon, mezarlar, kemerler ve drenaj sistemi yer alıyor. Çok sayıda tapınağa ve çok geniş mezarlık alanına sahip olan antik kentte zengin mezar çeşitliliği ve savaşçılığı betimleyen kalkan motifli lahitler dikkat çekiyor. Buraya ulaşmak için dik ve dar bir yoldan geçmek gerekiyor. Buraya ulaşmak biraz zahmetli  olsa da mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir antik kent. Ayrıca burada en son Roma uygarlığının yaşadığı da bilinenler arasında.

2-      Antik Ariassos Kenti

Neredeyse bütün Pisidya şehirleri gibi dağlık bir arsada kurulu olan Ariassos, denizden 1000-1100 metre yükseklikteki bir vadinin içinde doğuyor. Antik kent şehir surları, Roma Yolu, suyolu, Nymphaion, Bouleuterion, oldukça yıkılmış bir bölümü kaybolmuş jimnastik salonu, hamam ve tiyatrodan oluşuyor.  Antik kentte bulunan Üç kemerli şehir kapısının ortasındaki geçiş diğer geçiş yerlerine göre daha geniş. Yapının uzunluğu 15 metre. Yapının üzerinde olması gereken dört heykel kaidesinden üçü yerinde. Şehir kapısı ile çeşme binası arasında var olan kabul edilmiş sütunlu cadde üzerindeki iki, kentin kuzeybatı bölgesinde, bir tane olmak üzere toplam üç adet küçük kilise bulunmakta.

Şehrin giriş kapısından sonra en sağlam durumdaki yapılar, 25 adet tespit edilen anıtsal mezarlar. Şehrin doğu ve batı nekropollerinde bulunan bu mezarlar Pisidya taş işçiliğinin güzel örnekleri arasında. Burası Antalya’ya uğrayanların mutlaka ziyaret etmesi gerekn antik kentlerden bir tanesi.

 3-      Anydros- Eudokias Antik Kenti

Burası Antalya Döşemealtı’ da bulunan antik kentlerden biri. Antalya merkezin 17 km kuzeybatısında kalan kent, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini canlı tuttuğu yerlerden biri olma özelliğine sahip.  Burası tam anlamıyla bir Pamphylia yerleşmesi. Yöre M.S. 313 yılına kadar, İmparator Vespasianus tarafından M.S. 74’te kurulduğunu bildiğimiz ‘Lykia ve Pamphylia’ birleşik eyaleti içinde sayılmış, 313’te Lykia ile Pamphylia’nın birbirinden ayrılarak bağımsız birer eyalet haline getirilmesiyle ‘Pamphylia’ eyaleti sınırları içinde kalmış.

Anydros Antik Kenti’ni diğer antik kentlerden ayıran en belirgin özelliği, kenti koruyacak olan sur duvarlarına ve bir akropolise sahip olmamasından dolayı ortaya koyduğu şehir anlayışı.

Kentte çeşitli tapınak kalıntıları, heykel, friz parçacıkları adeta sağa sola saçılmış durumda. Kent içinde düzgün ve hala bugün köy halkı tarafından kullanılan su kanalları var. Kent günümüzde sıkça ziyaret edilen turizm noktalarından biri.

HABER/ BUSE ER

Editör: Uğur Keskin