3 Aralık Dünya Engelliler günü olarak kutlanmaktadır. Yılda bir günde olsa engelli vatandaşlarımızı hatırlamak elbette güzel bir durum. Fakat olması gereken bir gün değil her an onlarla olmak, onların yaşadıklarını yaşayabilmektir.
Son yıllarda engellilere yönelik ilgide ortaya çıkan artış her açıdan olumlu olmakla birlikte yavaş yavaş reklam ürünü havasına dönüşmeye başlamaktadır. Çünkü doğrudan hislere hitap eden bir durum olması nedeniyle taraflı tarafsız, ilgili ilgisiz her kesimi yakından ilgilendirmektedir.
Kamunun yanında özel işletmeler de farkındalık çalışmaları ile konuya ilgi çekmeye çalışmaktadırlar. Örneğin engelsiz şehirler tesis edilmeye başlanmış, kaldırımlar ona göre dizayn edilmekte, otobüslere engelli vatandaşların kolayca binebilmesi için sistemler yapılmakta, denize girebilmeleri için farklı yöntemler uygulanmakta vb şekilde güzel örnekleri çoğaltmak mümkün.
Tabi bunların yanında engelli park yerleri için ayrılan yerleri de uyanık diyebileceğimiz, bencilliği ön planda olan kişilerin ihlal etmesinin de etkili bir yaptırımı olmadığı sürece benzer durumlar devam edecektir. Yapılan güzellikler sorumsuz vatandaşlar tarafından maalesef bertaraf edilmektedir. Güzel davranışların ödüllendirildiği, zararlı davranışların cezalandırıldığı bir toplum olunmadığı sürece sorumsuzluğun getirmiş olduğu zarar kanser misali toplumun tüm hücrelerine yayılmaya devam edecektir.
Engelli olmadan engelli vatandaşlarımızı anlamak için farklı uygulamaların yapılması da yararlı sonuçlar doğuracaktır. Örneğin daha ilk okul sıralarında iken haftanın belli saatlerinde sanki görme, duyma vb engelliymiş gibi eğitim faaliyetlerinin yapılması, hatta buna ailelerin de dahil edilmesi yeni nesillerin sosyal sorumluluk konusunda popülist bir yaklaşım için değil gerçek bir duyarlılık gösteren toplum inşa edilmiş olacaktır.
Aksi halde yılda bir güne sığdırılmaya çalışılan kutlamalarla, boy boy çekilen fotoğraflardan ibaret bir anma gününden öteye gidemeyecektir. Özellikle yetkili kişilerin engelli gibi yaşama etkinliklerine katılmaları bu konuya gösterilen hassasiyetin geçici değil kalıcı olmasını sağlayacaktır. Hatta her yönetici çalıştığı kurumdaki kişilere de belli zamanlarda benzer uygulamaları yaptırması insanların birbirini daha iyi anlamalarını sağlayacaktır. İnsan bazı şeyleri geçici de olsa yaşamadan tam olarak anlaması mümkün değildir.
Toplumda maalesef gerçekte engelli olmayan fakat yaşamında engelli gibi yaşadığının farkına varamayan insanlar bulunmaktadır. En büyük engel de bu olsa gerek. Her kesim bu konuya dahil edilmeli, insanların insanca yaşaması için gerekli çalışmalar kesintisiz bir şekilde sürekli yapılmalıdır. Engelsiz bir yaşam için hep birlikte seferber olmalıyız ki engelsiz bir toplum olabilmeliyiz. Unutmayalım ki yaşamadan anlayamayız, anlamadan yaşatamayız…