Erzincan, tarih boyunca birçok medeniyetin gözdesi olmuş bir şehir. Binlerce yıl önce, Hurriler’in sesi bu topraklarda yankılandı. Ardından, Hititler geldi. Büyük bir imparatorluk kurarak, Hattuşaş’ı merkez yaptılar. Erzincan da bu güçlü yönetimin gölgesinde büyüyüp gelişti ama Hititlerin ardında bıraktığı izler, zamanla kayboldu. Yüzyıllar geçtikçe, Urartular bu bölgeye adım attı. M.Ö. 900’lerde kurulan bu devlet, Van’ı başkent yaparak sınırlarını genişletirken, Erzincan da bu geniş imparatorluğun bir parçası oldu. Altıntepe’de yapılan kazılarda, Urartu uygarlığının kalıntıları gün yüzüne çıkınca, bu toprakların tarihteki yeri bir kez daha pekişti. Sonrasında Medler, bu zengin topraklara göz dikti ve M.Ö. 600’lerde Urartuların şehirlerini teker teker yıkarak Erzincan’ı ele geçirdiler ancak Persler, Anadolu'yu fethederek buraya da hâkim oldu. Böylece, şehir yeni bir yönetimle tanıştı. 

Altin Tepe

Daha sonra Roma ordusu, Doğu Anadolu’ya adım attığında Erzincan, bir kez daha savaşların sahnesi oldu. Doğu ile Batı arasında süregelen çatışmalar, bu toprakların kaderini belirlerken Erzincan, Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası haline geldi. Her bir dönem, Erzincan’ı şekillendirirken, insanları da değişen koşullara adapte olmaya zorladı. Halk, yıllar geçtikçe bu savaşların getirdiği acılara karşı direnirken Müslümanların yönetimiyle birlikte yeni bir umut doğdu. Halife Hz. Osman’ın orduları, Erzincan’a adım attığında, bu topraklar yeniden canlanmaya başladı. Selçuklular döneminde Mengücek Beyliği’nin kurulmasıyla Erzincan, bir zamanlar kaybettiği ihtişamını tekrar kazandı. Mengücek Ahmet Gazi, bu topraklarda güçlü bir yönetim kurdu ve şehir kalkınmaya başladı. Moğol istilasıyla birlikte, Erzincan’ın kaderi yeniden değişti. Şehir, İlhanlılar’ın eline geçerken, halk her seferinde yeniden ayağa kalkmayı öğrendi.

Mengucek (1)
 Yüzyıllar boyunca birçok devletin egemenliğine giren Erzincan, Osmanlı döneminde de kritik bir rol oynadı. Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar, bu topraklar üzerinde çeşitli hâkimiyetler sürüp giderken 1473 yılında Otlukbeli Savaşıyla bölge Osmanlı’nın eline geçti. 1502 yılında Safeviler’in fethettiği şehir, 1514’te Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran zaferiyle yeniden Osmanlı topraklarına katıldı. 1’inci Dünya Savaşı’nda Rusya Erzincan’ı işgal ederken onlardan güç alan Ermeni çeteleri de silahlı eylemlerde bulundu. 1918 yılında Rus askerleri bölgeden çekildi ve Kazım Karabekir komutasındaki Türk birliklerinin Ermeni çetelerini etkisiz hale getirmesiyle Erzincan işgalden kurtuldu. Cumhuriyet’in ilanıyla il olan Erzincan 1939’da büyük bir felaketle karşılaştı. Yaşanan şiddetli deprem, şehrin siluetini yerle bir ederken on binlerce insan hayatını kaybetti ancak halk, yeniden inşa etme iradesini kaybetmedi. Demiryolunun üst tarafında yeniden inşa edilen Erzincan bugünkü halini aldı. Erzincan’ın her bir taşında, her bir sokak köşesinde, yaşanmışlıkların izleri hâlâ duruyor ve bu şehir, tarih boyunca yaşadığı her acıdan, her sevinçten ders alarak geleceğe yürümeye devam ediyor.


PEKİ, ERZİNCAN İSMİ NERDEN GELİYOR?

Bu şehrin adı, antik çağ coğrafyacısı Strabon’un yazdığına göre, Eriza’dan geliyor. Grek kaynaklarında ise Aziris olarak geçiyor. Erzincan, birçok medeniyetin uğrak yeri olmuş bir şehir. Şehrin ismi Ermeni kaynaklarında Erez, Erzng ve Erznga; Bizans kaynaklarında ise Aringam, Arıngan ve Arsingan olarak anılıyor. Araplar’ın ise burayı Erzencân olarak adlandırdı. Her isim, şehrin ruhuna dair bir iz bıraktı fakat asıl değişim, Türklerin bu topraklara adım atmasıyla başladı. Fetihlerle birlikte, şehir önce Erzingan, sonra da Ezirgân olarak anılmaya başlandı. Zamanla, bu isimler, bugünkü Erzincan’a dönüştü.

Erzincanmerkezi

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK