Eskişehir’de ilk izler, Frigler zamanına kadar uzanıyor. Çok eski zamanlarda, Midas adında bir kral yaşadı burada. Efsaneye göre Midas öyle bir adamdı ki her dokunduğu şey altına dönüşüyordu. Herkes ona ‘Altın Dokunuşlu Kral’ derken bu topraklar da bereketli oldu. Bugün bile Eskişehir yakınlarındaki tepelerde, Frigler’den kalan kalıntılar bulunuyor. Eski taşlar, kadim duvarlar, sanki o zamanlardan bize selam gönderir gibi geçmişin izlerini anlatıyor. Frigler’in ardından, bu topraklar bir süre Lidyalılar’ın egemenliğine girdi. Lidyalılar, zenginlikleriyle ünlüydü. Eskişehir, onların da gözdesi oldu ve burada güçlü bir medeniyet yeşerdi. Lidyalılar’ın ardından Persler gelip burayı ele geçirdi. Persler, Anadolu’nun dört bir yanına yollar açtı, köprüler kurdu ve ticaretin önünü açtı. Eskişehir de bu ticaret yollarının kavşak noktalarından biri oldu. 

Eskisehir Kursunlu Camii Ve Civari

Persler’in ardından bu topraklara gelen Roma İmparatorluğu döneminde Eskişehir, güçlü bir askeri merkez haline geldi. Roma’nın bölünmesinin ardından Bizans dönemi geldi ama Eskişehir, Roma döneminin ihtişamına pek yaklaşamadı. Şehir, büyüdü ama hep bir adım geride kaldı. Daha sonra, Selçuklu Devleti Anadolu’yu fethetmeye başladı ve Eskişehir, Selçuklular’ın himayesinde büyük bir dönüşüm geçirdi. Şehre camiler, medreseler, kervansaraylar yapıldı. İslam kültürü, Eskişehir’in sokaklarına, taşlarına sindi. Ardından Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklular’ın izinden giderek Eskişehir’i sahiplendi. Osmanlı döneminde şehir, hem bir kültür hem de bir ticaret merkezi haline geldi. Eskişehir, bu dönemde pek çok önemli yapıya ev sahipliği yaptı.

Yazilikaya Aslankaya Aniti Eskisehir 1870Ler Guillaume Berggren Fotografi

Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Eskişehir bambaşka bir kimlik kazanmaya başladı. Şehir, hızlı bir sanayileşme sürecine girdi. Demir yolları, fabrikalar, yeni sanayi tesisleri bir bir açılmaya başladı. Eskişehir, gelişen sanayisiyle ülkenin en dinamik şehirlerinden biri oldu. Şehir, sadece sanayide değil, eğitimde de büyüdü. Eskişehir’in üniversiteleri, gençleri çekti ve kültürlerin iç içe olduğu bir yaşam tarzı oluştu. Eskişehir, geçmişin izlerini modern yaşamla harmanlayan bir şehir haline geldi. Bugün, Eskişehir’de dolaşırken, eski taşlardan yükselen Odunpazarı Evleri’ni görebilir, modern caddelerinde yürürken geçmişle geleceği bir arada hissedebilirsiniz. Şehir, hem tarihi yapılarıyla hem de çağdaş yaşamıyla büyüleyici bir karışım sunuyor. Her adımda geçmişin seslerini duyabilir, her köşe başında yeni bir hikâye keşfedebilirsiniz. Eskişehir, geçmişin derinliklerinden gelen bir masal gibi, bugüne kadar biriktirdiği tüm hikâyeleri geleceğe taşımaya devam ediyor.

Eskisehir 1921 3949

PEKİ, ESKİŞEHİR İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Eskişehir, antik ve orta çağ dönemlerinde Yunanca Dorylaion, Latince ise Dorylaeum adıyla tanınan bir kent. Dorylaion, günümüz Eskişehir’inin yaklaşık 15 km güneydoğusunda, Şarhöyük yakınlarında yer alan eski bir yerleşim alanı olarak öne çıkıyor. Zamanla terk edilen ve yıkılan Dorylaion harabelerinin güneyinde yeni bir yerleşim ortaya çıktı ve bu yerleşime Eskişehir adı verildi. Ünlü araştırmacı W.M. Ramsay’ın yaptığı incelemelere göre, Eskişehir adı büyük olasılıkla Dorylaion’un harabelerine atfen verildi. Bu isim, o zamandan günümüze kadar gelerek, şehrin bugünkü adını almasına neden oldu. Eskişehir’in tarihi, hem antik dönemin hem de daha sonraki medeniyetlerin izlerini taşıyan derin bir geçmişe sahip. 

Eskisehir 1970Ler

Muhabir: YUSUF ÖZTÜRK