Korona denen baş belası, ülkemize musallat olduğundan bu yana yaşam, yaşanmaz hale geldi. Bu illet nedir ne değildir; tıp otoriteleri bunun araştırmalarını, değerlendirmelerini yapıyor, toplum olarak da bize alınan kararlara harfiyen uymak düşüyor. Elbette icabet ediyoruz, etmeliyiz de. Korkuyor muyuz; korkuyoruz. 'Ne nasıl olacak, bundan sonrası ne olur' diye endişelerimiz bize sığmaz oldu mu oldu. Ama ok yaydan çıkmadı. Sağlık Bakanlığı'nın aldığı önlemler ve titizlikle süreci yönetmesi, tıp otoritelerinin araştırmaları, sanki biraz daha soğuk kanlı olmamızı sağlıyor..

* * *
Home Ofis çalışıyor, yaptığımız işe kendimizi veriyor bu arada da anti sosyal olmama gayretini gösteriyoruz. Ekspres ailesi olarak biz de evden yürütüyoruz çalışmalarımızı. Gazete Yönetimi'nin aldığı karar bu yönde. 'Hele bi önümüzü görelim'..
* * *
Elbette alınan karar gereği toplum olarak evlere kapandık, kendimizi kendimizce izole ettik. İlişkiler sosyal medya yoluyla, sohbetler telefon aracılığıyla yapılıyor. Sevgi ve selamlar!
* * *
Bu salgının, gün gelip devran döndüğünde sonu da gelir. İşte tam da burada akıllara gelen bir sürü deli soru? Peki ne zaman gelecek bu son. Bundan sonra ne olacak? Yani korona virüsten öncesi, korona virüsten sonrası. Demem o ki, salgın süreci dilediğimizden ve de sandığımızdan daha uzun sürerse. 'Evim evim güzel evim' cümlesi bizi çileden çıkarır da, sosyal hayattan uzaklaşma stresine girersek. Uzmanların dediği gibi sosoyopat' olursak. İnsani duygularımızı yitirip de bulmazsakmesela. Özlemlerimizi, sevgilerimizi, duygu ve düşüncelerimizi paylaşamadığımız, dokunamadığımız için strese yenik düşer miyiz.
* * *
Tabii işin bir de ekonomi boyutu var. Korona sonrası kronik işsizlik salgını. Tl'nin de kaptığı virüs. Velhasıl-ı kelam korona virüs denilenbaş belasından gün gelir kurtulursak, çarklar tekrar nasıl dönmeye başlar. İşte tüm bunlar da, kaygılarımız sonucu üretebileceğimiz komplo teorileri. Uzun vadede korkularımız.