FİN EĞİTİM MODELİNDE ÖĞRENCİ

Geçen hafta dünyaya örnek olarak gösterilen Finlandiya eğitim sisteminin öğretmen boyutunu ele almıştık. Bu hafta öğrenci boyutunu ele alacağız. Eğitim sistemi deyince bahsedilebilecek birçok nokta olmakla birlikte özet olarak bazı hususlar aşağıdaki gibidir.
Bunlar;
- Günümüzde hala birçok yerde tartışmalı olan okula başlama yaşı Fin eğitim modelinde 7 olarak belirlenmiştir. Bunun yanında öğrenciler okula kendileri gidip gelmekte. Kimisi yürüyerek, kimisi bisikletle. Aileler tarafından okula götürme ve getirme diye bir kavram söz konusu değil. Ayrıca çocuklarının ödevlerini yapan ebeveynlere rastlamak mümkün değil. Çünkü bütün sorumluluk öğrencinin kendisine ait. - Müfredatın oldukça basit, sade ve esnek yapıda olmasından dolayı, müfredat hem öğrenciye hem de öğretmene göre kolayca şekillenebilmektedir. Öğrenci kendi istek, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun alanlarda eğitim alabilmekte, öğretmen de kendi bilgi yetenekleri doğrultusunda eğitim verebilmektedir. Birçok yerde olduğu gibi ziraat mühendisinin öğretmenlik yaptığı durumlar kesinlikle mümkün değildir. - Sekizinci sınıf sonuna kadar hiçbir öğrenciye not verme zorunluluğu yok. Bu dönem içinde öğrenci kendi keşfetme çabası içindedir. Ayrıca sekizinci sınıf sonuna kadar herkes için standart sınavlar diye bir şey de yoktur. Sadece 16’lı yaşlarda ülke genelini kapsayan bir sınava girmektedirler. Böylece beşikten gençliğe yaşam boyu sınav ve stres çekmek zorunda kalmamaktadırlar.
- İlkokulda öğrencilerin teneffüs ortalamaları diğer ülkelere göre daha yüksek ve 75dk. civarındadır. Böyle olunca çocuklar çocukluğu yaşarken kendi dünyalarını daha iyi tanıma fırsatı elde etmektedirler. Ayrıca öğretmenler ise hafta iki saat kendi gelişimleri için eğitim hizmeti alabilmekte olup, öğretmenlerin günde ortalama dört saatlik bir ders verme yükümlülüğü bulunmaktadır. - Öğrenmenin yeri okuldur düşüncesiyle, öğrenciye ödev verme alışkanlığı bulunmamaktadır. Ayrıca öğrenemeyen, geç öğrenen öğrencilere yönelik öğretmenler tarafından ayrı, özel uygulamalar yapılarak adeta öğrenmeme ortadan kalkmaktadır. Ortalama öğrencilerin %30’u eğitim hayatlarının ilk dokuz yılında özel eğitim desteği almaktadır. Böylelikle başarısızlık diye bir sonuç olmamaktadır.
- Okullarda sağlıklı yaşam için spora fazlasıyla önem verilmekte, fakat rekabet unsuru oluşturan takımlar, turnuvalar yok. Fin kültüründe üstünlük, kazanmak çok değerli kavramlar değil. - Ayrıca özel okul diye bir uygulama yok, eğitim tamamen devlet tarafından karşılanmakta. Okullar arası rekabet yerine dayanışma olmasından dolayı hemen hemen bütün okulların başarı düzeyi aynı. Hiçbir okulun diğerine göre üstünlüğü olmadığı için “herkes için eşit eğitim” ortaya çıkmaktadır.