BBP'nin Kepez İlçe Teşkilatı istifa kararı aldı. Bunu da hesapta bir basın toplantısıyla duyuracaklardı. Fakat basına gönderdikleri duyuru metni resmen küfür gibi... Toplantıya davet edilecek gazeteciler için bir fiyat tarifesi çıkarmışlar. Rayiç değer belirlemişler yani. Yerel gazetelere 1500, yerel TV kanallarına 2500, ulusal TV ve gazetelere ise 5000 lira vereceklermiş. Utanç verici, ahlaksız bir teklif... Bazı siyasetlerin, siyasetçilerin basına nasıl baktığını gösteren, teşhir eden iğrenç bir metin... Basın kuruluşları ve gazeteciler anında tepki verince basın toplantısı iptal edildi. İstifa haberiyle de ilgilenen olmadı. Aslında yaptıkları bu densizlikle cirimlerinden fazla konuşulmuş oldular. Maksatlarına tersten de olsa ulaşmış oldular. Peki, terbiyesizlik diğerlerine, aynı kafayı taşıyan benzerlerine ders olur mu? Zannetmiyorum.

SAPLA SAMAN BİRBİRİNE KARIŞTI

Bu kafanın karşısında bütün basın meslek örgütleri anında tepki verdi ama bu çirkin davranış gazetecilik mesleği içinde bir bağırsak temizliğini de gündeme getirmeli. Siyasetçiler kadar gazetecilerin de kasketlerini önlerine koyarak düşünmesi, kendilerini gözden geçirmesi, mesleği tartıya çıkarması gerekiyor. Aklınca iyi bir şey yaptığını düşünerek aslında basını aşağılayan, gazetecilere eskort muamelesi yapan BBP'li şuursuzun bu davranışının altında, bizim mahalleden birilerinin kapılarını aşındırması yatıyordur. Bir zamanlar 'dördüncü kuvvet' olarak anılan medya, artık bu işlevini iyice yitirdi hatta bu misyonunu yerine getirmesi suç haline getirildi. Medyanın 'dördüncü kuvvet' olduğu zamanlarda oluşan gelenek, usta-çırak ilişkisi, ilkeler, etik anlayışı, birikim bir tür nostalji, geçmiş güzel günlere duyulan özlem, hatıralar öbeği oldu artık. Önüne gelene 'gazeteci' denilen, eline mikrofon alanın 'gazeteci' olarak görüldüğü bir kaos ortamını yaşıyoruz. 'Haberci', 'iletişimci', 'içerik üreticisi' filan da demiyorlar, doğrudan 'gazeteci' oluyor bu şahıslar. Sapla saman birbirine karışıyor.

BU 'MEDYACILARA' KİM YOL VERİYOR?

Ne yapıyorlar? Sözüm ona bir internet sitesi, basılıp basılmadığı belli olmayan haftalık gazeteler ya da dergiler kurup siyasetçilerin, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin, esnaf kuruluşlarının kapısını çalıyorlar. Kendilerine pas verilmezse her tür çamur, adına haber dedikleri ipe sapa gelmez iddialar, çarpıtmalar gırla gidiyor. Siyasetçi de 'aman bulaşmasın' diye ellerine para sıkıştırıyor, ceplerine üç-beş bir şeyler koyuyor. Bunların sayısı son zamanlarda öylesine arttı ki baş etmek mümkün değil. Siyasetçileri, belediyecileri uyarmak da işe yaramıyor. Peki, meslek örgütleri kararlı bir şekilde mücadele ediyor mu? Hayır... Bir şekilde aralardan sızmalarına, yan tarafta dolaşmalarına, medya ortamına dahil olmalarına göz yumuluyor, hatta yol veriliyor. Anlı şanlı bazı gazetecilerin de benzer yöntemlerle iş tuttuğunu duyuyoruz ama duymazdan geliyor, kulağımızın üzerine yatıyoruz. Bir kişinin, iki kişinin bayrak kaldırması, ses çıkartmasıyla olmaz zaten bunlar. Hemen çökerler o birkaç kişinin üzerine... Meslek örgütlerinin, basın kuruluşlarının kararlı, ortak, elbirliğiyle ses çıkartması, tavizsiz bir mücadele yürütmesi gerekiyor.

ONLAR UTANMIYOR, BİZ UTANIYORUZ

Peki siyasetçi? Kendini değerli bulan, değerli gören bir siyasetçinin, kendisi gibi değerli gazetecilerle muhatap olması gerekmez mi? İşini iyi yapan, doğruya doğru, eğriye eğri diyen, yaptığı haber, yazdığı yazı takip edilen, kendini okuyucuya ve mesleğine karşı sorumlu hisseden gazeteciler yerine, merdiven altı tipleri 'gazeteci' olarak gören, onları besleyen siyasetçinin kalitesi, çapı nedir? 'Tencere yuvarlanır, kapağını bulur' deyip geçebiliriz ama tencere hepimize çarpa çarpa yuvarlanıyor. Kapak da kendini nimetten sanıyor o zaman. Gazeteci görünce elini cebine atan siyasetçi ile siyasetçiyi görünce cebini açan gazeteci akraba sayılır. Aralarındaki bu kirli, pis, ahlaksız alışveriş paçamıza sıçrıyor, bizim de günahımız oluyor.

Basın mesleğinin onurunu, ahlakını, ilkelerini korumaya çalışırken halkın haber alma özgürlüğünü savunurken baskılara, eziyetlere karşı direnirken bu ahlaksızlar yüzünden yürüyüşümüz bozuluyor, canımız sıkılıyor, utanıyoruz.

Bizi utandıran bütün bu siyasetçi ve sözde medyacı kitlesini yuhalıyorum!

YAZAN: İDRİS ÖZYOL