Geçmişin sisleri

Gün ışığı altındaki en güzel antik kentlerin başında gelen Perge, diğer yandan da geçmişin sisleri içinde yayılır gider. Hitit metinlerinde Parha diye anılan Perge’nin akropolünde, Alman Giessen Üniversitesi tarafından 1994 yılında yapılan kazılarda, MÖ 4 binli yıllara kadar inildi. Bu araştırma ve keşifler geçmişin sislerini biraz aralasa da, Perge tarih sahnesine hala Büyük İskender’le çıkıyor. İskender öncesine ilişkin ise, sonradan uydurulduğu ya da dönüştürüldüğü düşünülen efsanevi kurucular, kahinler söylencesi, kentin değişik yerlerinde karşımıza çıkıyor. Troia Savaşı’nın ardından Anadolu’nun güney bölgelerine gelen Mopsos, Kalkhas, Amphilokhos gibi Akhalı kolonicilerin buralarda birçok kent kurdukları söylencesi, Perge’nin erken dönem tarihi için diğer bir veri.

 

Pamfilya’nın ortak sözcükleri

Perge kazı ekibinden Aşkım Özdizbay’ın belirttiğine göre, Hadrian döneminde, şehrin en ünlü kadını Plancia Magna tarafından diktirilen Mopsos, Kalkhas ve diğer mitolojik kurucuların heykelleri, kentin Yunan köklerini kanıtlamak amacıyla hayali olarak kurgulanmış, bu yapılırken de inandırıcılığı arttırmak için kaynaklarda geçen söylencelere başvurulmuş olmalıdır. Arkeolojik kanıtlarla yeterince desteklenmeyen, fakat filolojik olarak Akha, Dor, Aiol özellikleri barındıran Pamphylia lehçesindeki güçlü Anadolu izlerinin gösterdiği kadarıyla, bölgeye Yunan kökenli göçmenlerin geldiği, ancak bunların bir koloni değil, belki de yerli halkla ortak bir yaşamı kabul edip, karışık bir kültür oluşturduğu söylenebilir.

Roma’ya güya miras kalan şehir

MÖ 425 yılında Attika-Delos Deniz Birliği vergi listesine adı geçen Perge, MÖ 334’te Phaselis’te konaklayan İskender’e elçiler göndererek kente davet etti. İskender’in ölümünden sonra MÖ 188’deki Apameia Barışı’na değin Seleukosların, sonra da Bergama Krallığı’nın egemenliği altına giren Perge, III. Attalos’un ölümünden sonra Roma devletine geçti. MÖ I. yüzyılın ilk yarısında Roma’nın Kilikia Eyaleti içinde olan Perge MÖ 47 yılında Asia, Augustus döneminde de (MÖ 27-MS 14) Pamphylia eyaletleri içinde kaldı. Claudius dönemine (MS 41-54) gelindiğinde Perge, Lykia-Pamphylia Eyaletine dahil edildi.

Aziz Paul da buralardan geçti

Perge, Pamphylia lehçesinde Vanasa Preiia denilen Artemis Pergaia kültüyle tanınmıştı. Bir Anadolu tanrıçasına Yunanlı Artemis’in eklenmesiyle ortaya çıkan Perge Artemisi’ne Attaleia, Selge, İsinda, Pednelissos ve Pogla gibi kentlerde de tapılıyordu. Perge bu anlamda, Pisidia ve Pamphylia coğrafyalarının bir tür Vatikan’ı gibiydi. Perge Hristiyanlık tarihinde de özel bir yere sahiptir. MS I. yüzyılda, Kilise örgütünü kurucusu sayılan Aziz Paulos’un, Kıbrıs’tan Perge’ye geldiği, buradan Pisidia Antiokheia’ya gittiği ve dönüşte Perge’de vaaz verdikten sonra Attaleia’ya indiği İncil’in Acta Apostola bölümünde yazılıdır. Aziz Paulos’un Pamphylia’da ayak bastığı ilk yerin Perge olması, burayı Hıristiyanlar için bir hac merkezi haline getirdi ve şehir 5. yüzyılın sonlarında Batı Pamphylia metropolitliğinin başkenti oldu.